Keko
Çocukluğunun bir adı yoktu
Yoktu gençliğinin yazılası bir anı
Mahzende unutulmuş bir hayat işte
Hayat ki; elleri ve ayakları kırık
Ekin tarlasındaki ayrık gibi...
Yalnız kesikleri kalan mutluluklar
Ve hibe edilen bir gülücük pahasında hayat
Hayat ki; yağmuru ve karı gözyaşı
Ve şimdi
Süregelen bir yazgının karanlığıyla
Gece usulca sokulunca koynuna
Düşünce gözlerine bütün acıların şavkı
Konuşsan kelimelerinde kelepçe
Sussan lal çığlığı kulağında Keko
Ah bir de üleşenler var umudunu
Gölgesinde uyurken yalnızlığının
Sivrisinekler, parazitler var Keko
Fakat sen aldırma
En güzel giysi değil midir tabiat
Ve en büyük servet değil midir sevgi
Boşver
Mataralarında kan taşıyan entellerin bakışlarını
Hele kusuşlarını üzerine gecelerini
Boşver sen yaşa
Yaşamalısın Keko
Senin tırnakların kirli
Senin bıyıkların kaba, sakalların uzun
Pantolonun paçasında sürüklenir gölgen
Nasırlı avuçlarını bir ben bilirim nasıl yumuşak
Bir de annen
Utanma, onurundur Keko
Gövdendeki pirelerin ağırlığı yoktur
Yoktur paylaşmak lügatinde asalakların
Umudu paylaşmak, sevgiyi paylaşmak
Hele insanlığı paylaşmak zordur onlar için
Üzülme Keko
Aşüftelerin ıtır kokusundansa senin ter kokundur
Dünyanın sevdiği, ukbanın sevdiği
Yürü, tutsun elinden bütün vicdanlı yürekler
Yürü, bütün yoksul çocuklar seni bekler
Eyvallah...