Kırk Boğum Düğüm
Biz olmayan yollardan geldik
Elazar parmaklarımızla kaderi çizdik
Mutluluğu kovaladık
Kara asfaltın seraplarında
Ağaçlar hep el salladı
Bir nefes ötemizde
Tarlalara dokunduk
Yaşanmış evler gördük
Kurumuş yürekleri suladık
O edilgen şehre sıcak bir öğleden sonrası
Biz çok uzun yollardan geldik
Sarmaşık güllerin sarmaladığı kapıyı
Tırabzanda tekir kedinin uyku arası
Bile duymadığı bir anda araladık
Yalnız bir kurbağanın yeşil bağrışı
Merhabaladı ilk elden girişimizi
Batağın çamuruna boğdu düşlerimizi
Gördük ki
Her akis karanlıklar içinde yazıyor
Sürmanşette on dokuz puntoyla bizi
Nasılda üzüpte dilimizi ezdiğini
Vazgeçilmezliğin kanatlarını takıp
Sevap satıp ,günahımı aldığını
Uçuşunun hoşluğunu kendine mal edip
Asi bir rüzgarın hevesi ile gökyüzüne kanatlandığını
Her akışında tekrarlıyordum kanıma
Zakkum çiçekleri gözlerinde
Mor ısırık kalmış gibi mağrur gülümsedi
Baktık gözlerine içine,içine
Korkuyla fuşyaya döndü mor
Sen yoktun ki
Değişimi göremedin
Tıkırtılarla ağır aksak
Adımlarla çıktığımız yaşlı merdiven
Titreyerek uyandı derin uykusundan
Sorguladı annem hemen
Alırcasına intikamın bedelini
Yerini o an vakitlice ikrar etti
Doldurmuşsun iki bardak hüzün deminden
Düğümlemişsin kırk boğum kaderimizden
Duymamış kimseler
Sadece
bir sen
bir de karşında ki biz
Doldurmuşsun iki bardak hüzün deminden Düğümlemişsin kırk boğum kaderimizden
Anlamlı bir o kadar da gizemli. Tebrikler