Kırkların uykusu

Kırkların uykusu






küflü peynir kokusu ve küçük ellerinin

üşümeye yüz tutmuş ayasıyla

birkaç yapma çiçek içinde bir desti su

her şey tersine gidiyor sensiz

saça düşen ak’ın kızıla çalan sakalın hakkına

kelamın kalemin yazının adı yere batsın


ey şehlası kelimelerimin tozu kiri pasağı

buğulu bir camdan mütemadiyen

yola bakıp duran eski bir duvar gibiyim

ne yol geliyor bana ne ben gidebiliyorum

ayaklar kirpi oku başlar belanın adı durmadan sızlıyor

yani bundan iyisi de hani Şam’da kayısı


silkinen bir zeytin ağacı düşün

üstelik mevsiminden önce kararmış

bir de sopayı vuran vurana

Tanrı beni sana ben de seni toprağa verdim

demem o ki bunda olmayacak ne varmış

çok zaman almaz bizde çürürüz


narin bir hayat için şimdi bir bulut

bir gök yüzü sonra bir salıncak düşlüyoruz

vaka rüzgar estikçe dağılan bulutlar

gök yüzünü karartan öfkeli salıncaklara benziyorlar

ne onlar sallanıyor ne de biz binebiliyoruz

yokuş aşağıya salmış bizi birileri vira iniyoruz


küçük ellerindir çünkü öyle büyük

çok büyük dünyaların yerle bir olma sebebi

hayat diye andığımız şu çapulcu çadırında sevmek

oynak gece çengilerinin işidir şeyhim

sen istersen sev istersen kin et karışmam

bana aşk oldum olası yasak


karıncalar uyumuyor geceleri karıncalar

mezar aralarında hesap görüyor

ölmüş çocukların diri olmayan babaları için unut beni

unut çünkü sıra sıra dizilen tahtaların üzerinden

karıncalar hep zıplayarak geçiyor

ben ise her gece çökmüş bir mezar başında ağlıyorum





13 Mart 2019 253 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar