Kumral Çıkmazı




hangi kapısın bu sığındığım

gürültüsünü adımlarım şehrin

ellerim kırılmış vazolar gibi yama tutmuyor

kabuğunda çürürmüş kuşlar, bilmezdim


uyku mahmurluğum, dur

perçemini salmışsın çatıların üzerinden

açılıyor mor cepkenin düğmesi yavaşça İstanbul

ağladığıma bakma

çalınmamış kapı bırakmayan

bayramlık sabahlardan geldim sana

bir yerinden tutturursam yaşamı

olurdu belki anlamı diyor bam telimde kopan fırtına


sus artık

diksinler şu kızın eteğine çiçekli bir mavi

bir vapur geçsin salınarak /sarılalım

veya bir işaret gelsin karşıdan sarılalım

gidilmiş olsun nihayet sokağın biri uzakta

kumral bir çıkmazdı zaten yaşadığım


taş büyüttüm koynumda taş

güneşe dek arşınladım kardan köprüleri

bak şu ağaç duanın deminde

aklımı ayıklarken çekirge sürüleri

biraz sonra imzasını atacak şehre kara bulutlar


derken geceden daha erken

anneler babalar çocuklar

ve hatta sevgili sesleri

kavuşacak martılardan artakalan denize

umut ve biz hariç elbette

alaycı bir gülüşü yutacak yüzündeki yakamozlar

bastonu düştü bu kelimelerin

bitti şiir, bu kadar




2017/İstanbul'da bir zaman

04 Mart 2019 93 şiiri var.
Yorumlar (4)