Lâ İlahe
yüzün eskitince şehir
akşam nihaventleri düşer astarına gecenin
töhmetli bir iç ağrısıdır
sarı gözlü gelinin
beti benzi sapsarı
arpacık kumruları gibi düşünmekte hasretin sokakları
gün bitmekte yoksunluk üzerine
ve derin sorgulamakta sevdayı
işkence yatakları
adı sanı gizli sevgili
neredensin
güneş hangi mezopotamya'dan uzanıyor bu şehrin kırıklarına
yoksun bir karanlık diriliyor gelinlik kız eşiklerine
saklanınca dip köşe munzur'un şelalerine
ıslaksın pürü perişan
saçlarından memelerine kadar
gözlerinde hasretin aksı
gözlerimde sancısı yoksul bir ağlamanın
türkülere güldüm ilk defa
kavuşayım sana ve
halay çeksin diye rahvan atlar
ritimleri bozanın ayağını zincirledim kızıl demirlerle
adını zikredemeyenlere
soy adını
kurşunlar sektirdim dip köşe
tavanların inlemesini işittim ölüm gibi
ay suspus
o son yıldız feryadı figân
fîrdevs kapılarını zorluyordu delikanlılar tekbirlerle
lâ ilahe .....