Loş Işığın Altında Ağlayanların Sarsıntıları

aşinalık kazanan gökyüzü, karşı devranın sahil kasabasında
sırtına yüklediği ömürleri
esen yelin, bir kuzeye bir güneye gitmesiyle birlikte
insanların ruhlarına dağıtıyor
ve gölgesi de olsun diye güneşe söyleniyor
aklında ne kaderler varsa yıldızlara yazdırmaya çalışıyordu

şehrin hengameli vakitlerindeyse
avuçlarına dökülen beyhude dizelerin seheryelleriyle
sözlerinin gerçekliğinden yakınarak
mehtaba sesleniyor
işittikçe hırçın bir rüzgar, mevsimlere aldırmadan
bütün zerrelerinde yağmurun damlalarını hissedip
bir o yana bir bu yana sindiriyordu mısralarını

eve döndüğündeyse bir gökkuşağı
kendini seyrettiği aynasında
düşlerinin ahmakça olduğunu düşündüğü sırada
eline bir neşter alıp
kes beni orta yerimden diye bağırıyordu dünyaya
artık beni kimse beklemiyor, farketmiyor diyerek
pencerelerin önüne yığılıveriyor
bir daha da asla renklerini göstermiyordu

sonraysa az evvel zamanın ötesine giden bir güvercin
yarım kalan şarkısını ötmeye niyetleniyor
ama boğazına birçok yaşanmamışlık gizlendiği için
tek bir harf bile çıkaramıyor
giderek daha da acı çeker hale geliyordu

rivayet oydu ki
dinlenilmemiş melodilerin uzak yamaçlarında
üşüyen sol anahtarı
kırıldığı takdirde ellerine hüznün ahengini bulayıp
yeryüzünü kuşatmaya hazırlanıyordu

denizin alacasında
dar bir sokakmış gibi sıkışıp kalan balıklar dahi
hilalleri göremedik diye iç geçirip
başına dokunan masalların rivayetlerinde
ağlayıp
isyanlarının aryalarını dinletiyorlardı
asi geçmişin yaşanmışına

ki onlar için
kuytu bir mahalle gibiydi zaman
her an
günün ertesinde bekleşen gam yüküyle birlik
kaybolmamak adına dualar edip
çağrıldıkları o gezegene güvenip
her gün
yeniden aynı gemiyle beyitlere sığınıp
tekrar geliyorlar
tekrar tuzaklarla yürümeye çalışıyorlardı

karanlık akıbetlerinde gelecekleri
yalınayak ay ışığında hayalleri
ve akşamüstlerinin sessizleşen duraklarındaysa şiirleri görünmüyordu

ağlıyordu gökyüzü
siliyordu gözlerini bir rüzgar
gökkuşağı esaretine yanıyor
güvercinse rengini değiştirmek istercesine ona yaklaşıyordu

lakin
sönüyordu tüm ışıklar gölün kenarında
susuyordu hayatlar paragrafların yorgunluğunda

hiçbirinden tek ses çıkmıyordu konuşulmadıkça
hep aynı hikayeler kalıyordu anlaşılmadıkça

bitiyordu umutlar fazla fazla
ölüyordu onlar çiçeklerin tomurcuklarına yaşam saklandıkça

üzülüyordum
üzülüyordun
üzülüyordu...

19.03.12

19 Mart 2012 292 şiiri var.
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    ..iç rüzgarları yardımında mısralarla kendi büyük patlamasını yaratıyordu şaire biraz masalsı tabii..güzeldi şiir teşekkürler ilknur hanım tebrikler...