Martının Feryadı

Her şeyi bırakıp gitmek istiyor bu martı
Uçamıyor; kanadında hüzün birikintileri
Yine de uçup gitmek istiyor
Geçmişinin yorgun yolculuğu onu da yormuş belli ki
Artık bırakıp gitmeyi adamakıllı bilecek cesareti istiyor
Gitmek istiyor bu martı;
Senden, benden, ondan, şuradan, buradan;
Her şeyden...
Nasıl da küskün bu martı!
Kanadından feryatlar dökülüyor denizine
Denizini de istemiyor artık
Karaya vurup, karadaki her şeyi denize atmak istiyor
Mutlu olmak istiyor bu martı
Hiç olmadığı kadar mutlu olabilmeyi öğrenmek istiyor
Leş gibi olmuş
Gözlerinde ıslaklık...
Ağlamayı öğreniyor martı
Bilmezdi, yağmurun lüksü sanırdı
Tek ıslaklık yağmura ait değilmiş oysaki

Tükeniyor bu martı
Yeniden doğabilmek için...
Ayağa kalkmanın yolunun düşmek olduğunu öğretmişler
Düşüyor martı
Düştü bile!
Kırıldı kanadı
Ağzında tozlar
Şeker sandı onları zavallım
Masum severdi bu martı
Ölü gibi seviyor şimdi
Hislerine toprak dökmüşler

Güneşi arıyor martı
Çıkabilse gökyüzüne yeniden;
Ulaşabilir ona belki
Kırık kanadını iyileştirmeden uçamaz ki
Bulutları kıskanıyor
Bulutlara sövüyor
Denizinde öylece boğuluyor
Kurtaran biri olmalı bu martıyı;
İnatla, öncelikle kendisi kendisini kurtarmalı!
Bir el uzanıyor
Denizin buruşmuş eli
Bunca yılın geçmiş olduğuna inanmak istemiyor
Yaşlanmış bu martı
Etrafından bembeyaz düşler dökülüyor
Düşleri bile yaşlanmış martının
Tek silahı gençlik iksiri!

Geçmişini yok etmek istiyor bu martı
Bütün acılarını balıklara yem olarak atmak istiyor
Pek bir insaflı!
Şimdi öldürüyor her şeyi;
Öncelikle kendisini
Yeniden doğabilmenin aslı bu sanıyor
Yanılıyor martı
Yanıldıkça yanılıyor
Bana sorarsanız uçmayı hiç bilmiyor


El sallıyor martı
Oradaki ölülere
İşte yine görünmüyor
Ölülerin lüksü de bu
Kabahati yine kendisinde sanıyor
Aynı şarkıları dinliyor bu martı
Nakaratında yeniden doğmak için
Şarkılar takılıyor
Nakarat bile alaycı!

24 Eylül 2014 375 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar