Mine

A sırlık değil ömrümüz

R üzgara düşen sarı yaprağa benzer

Z amanlı zamansız kayıplara düşmüşüz

U tangaç düşlerde mutluluk bekler

M eramım ihtişamlı saray misali

İ çinden çıkılmaz karamsı labirentlerle dolu

N e gezeni olmuş görmek için ne bakan bir göz

E sse de rüzgar kaldıramaz artık ruhumdan zerre kadar toz

Mutlu isen ne mutlu sana ey koca yürek!

Ama nerde sende o yürek?!

Kocaman kütlesiyle saklanmış küçücük göğüs kafesine.

Nedendir bilmez kimseler;

sen bilmezsin nedendir bu asırlık gizem

Hayat o kadar uzun ve

müsamaha gösterir mi sana zannınca?

Sanmam; sen de aldanma.

Aldatıldığın yetmez mi dersin,

ona buna yar olmaktan, yaren olmaktan

Şimdi silkelenme zamanı yeniden.

Dimdik ve hazır hayatın yeni yüzüne.

Yüzün eskitmiş yılların acı tatlı her anısını renginde.

Tebessümünün altını kaldırıp baktım an be an;

altı yanmış bazen, üstü pişmeden duran bir

nefis börek gibi çoğu zaman.

İki tarafı da hazır olduğunda,

sen de iki yönlü hazırlanınca hayata,

her acının heyecan ve mutluluk,

her zor olanın kolaylık,

her ulaşılmazın yakın,

her bilinmeyenin malum

ve aşikar olduğunu göreceksin ne yazık.

Ne yazık dedirtmeyecek yollardan yürü;

patikalarda titremesin bacakların.

Etrafı en güzel görecek gözlerin sahibi sen;

görünce anlayan anladıkça çözen de sen.

Lüzumsuz feda olmalarda harcandın bilmeyerek

Bırak orda kal, biraz da başkaları çeksin

sen yerine her zorluk için akıntıya kürek.

Sana ilk dokunuşumu anımsarım arada;

bir güzel oda, etrafta iki öcü bacı; ben ve Mustafa...

Sadece gözlerine dokundum hatırlarsan o gece.

Öteki daha sıcak ve heyecan verse de

zikredemicem şimdi burda bu gece.

Ne ayıp oysa, ne de öyle bilmece falan.

Tek o dur bel ki benden sana kalan ilk hatıram.

Seni sana anlatmaya gayretim nedendir dersin

Nedendir senden uzak ama, sana o denli yakın gelişim?

Bir zaman oturduğun yerde dur;

biraz senden, az da benden bulundur orta masada.


Bir kısmı anı olsun, bir kısmı da anlattığım ne varsa hayattan sana.

Biraz ben konuşayım, biraz sen;

sonra dönüp, ellerimle yakana yapışarak sorayım:

Ey edalı kız, sen sana emanet bu güzelliğini nerde niçin rüzgara salıverdin?

Dopdolu şu başını neden böyle başa çıkılmaz insanlara ipotek ettin?

Sen cevabını sakla içinde yine,

sakladığın gibi yıllardır onca kederi ı kalbinin derininde.

Bir ileri üç geri oyunlarda durma kalk; kalk ve yürü,

önünde uzun ve engelsiz yolların var.

Hayat başladığın noktadadır sen için. Mutluluk durduğun dal, huzur bulunduğun diyar.

Yar dersen, o ya vardır zaten ya yoktur.

Gezsen de arasan da özlem duysan da.

Hangi bilinmez diyardadır,

nerdedir kendi, zamanı mıdır gelmelerinin ben bilmedim bu yaşa kadar..!

Sen artık minnacık güzelliklerden koca şaheserler yaratan elsin.

Ruhuna ne şahit gerek senin ne delil;

beyazlığıyla Yedd-i Beyza, saflığı ve parlaklığıyla altından bir kasedir kalbin.

Hayatında her anını en güzel rüya olarak yaşa isterim.

Kayıpların var belki hayatta,

unutma ki hayat ta her cömertliğiyle hazır duruyor sana.

08 Temmuz 2009 179 şiiri var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (3)
  • 14 yıl önce

    kendi şiirim ama seslendirmeyi yeni farkettim🙂...teşekkürler Birsu Hanım'a binlerce defa...Böyle güzel süprizler yapsın umarım her daima....

  • 15 yıl önce

    Sen artık minnacık güzelliklerden koca şaheserler yaratan elsin.

    Ruhuna ne şahit gerek senin ne delil;

    beyazlığıyla Yedd-i Beyza, saflığı ve parlaklığıyla altından bir kasedir kalbin.

    Hayatında her anını en güzel rüya olarak yaşa isterim.

    Kayıpların var belki hayatta, unutma ki hayat ta her cömertliğiyle hazır duruyor

    tebrik ederim abim 👍👍👍👍👍👍

  • 15 yıl önce

    Güzel şiirdi. Tebrikler.