Miras-ı Aşk

Maria

ben Eylül’den öteye geçemeyen

bir düşün kurbanıyım

sen şiirlerde okuduğum bir papatyasın

Belkıs’ın son kızısın

ellerim

toprağa beyhude düşen sarı yaprakların kurusu

yaşamadım ki hiç Mayıs’ı

hissedeyim şu şiirin çiçeğini


omuzlarıma yüklenmiş bir miras bu

yüreğimden süzülüp

ellerimi çatlatan kuruluk

ben adını her söyleyişimde

biraz daha yaklaşacağım

İsfahan’dan Kerem’e

Arap diyarından Mecnun’a

Amasya’dan Ferhat’a

Tahir’e ve kuyusunda Yusuf’a

ben hangi diyarda cenge tutuşayım Maria

kaç parçaya böleyim yüreğimi

biliyorum nefesim onlardan farklı olmayacak

kime bırakırım bu mirası

nasıl kıyarım bir sevdaya


öyle bir yerdeyim ki

bir bardak çay

hangi maziyi ısıtır

çatlamış bir zeytin dalı

kaç aşk sonra

çiçek verir

bu çiçek meyve tutar mı bilmiyorum

bildiğim

kaderim

Mecnunu kıldı beni

kemiğinin altında bir Leyla olmayan göğüslerin

ben

hiçbir takvimde doğurganlığına anlam yüklenmeyecek

kokumun işlemediği

izimin kalmadığı koyunlarda tüketeceğim ömrü

senin günahının sürgünü olarak


keşke yaşadıklarımdan bir şey öğrendim diyebilsem

zihnimin yüreğimden ayrılma telaşına düşmesi

hayli zaman oldu

başkalarının yaşantılarından

anılar sahipleniyorum

ben de yaşadım sanayım diye

fakat

gün batımlarında

dudaklarımda beliren çürüklerin nedenini

anımsamakta güçlük çekiyorum Maria

derinlerde çok derinlerde

benim adımla bitmeyen bir öykü var

bunu hissediyorum

gün ışığına çıkaramıyorum


sen bilmiyorsun Maria

burası

kumların izleri yuttuğu bir çöl

gökyüzü öyle kızıl öyle karanlık

hiçbir yıldıza gözüm değmiyor

hangi yöne yürüsem hep aynı yere

sensizliğe varıyorum


hani bir karınca adımı kadar gelsen bana…

17 Kasım 2020 139 şiiri var.
Beğenenler (9)
Yorumlar (4)
  • 3 yıl önce

    İlmek ilmek dokunmuş bir şiir. Her dizesi titizlikle kurgulanmış. Akıcı, rahat bir söyleyiş. Özüpekçe, şiirsel bir damara nasıl bağlanacağını biliyor.

  • 3 yıl önce

    İyi şiirler okuyorum bugün..