Muhasebe
Muhasebe
Ne oldu bana böyle, nedir perişan halim?
Bedenim ter içinde, fakat ruhum üşüyor.
Yaşamaktan gün be gün, tükenirken mecalim,
Bir mücrim gibi başım, neden öne düşüyor?
Dalıp gider gözlerim, olmadık zamanlarda,
Hançereme bir düğüm, takılır o anlarda.
Nefese muhtaç kalır, yırtınır, çırpınırım,
Ciğerime doluşan amansız dumanlarda!
Aç kurt gibi beynimde cevapsız nice soru,
Körükleyip durmakta, içimde yanan koru,
Taş kesilmiş yastığım, uykusuz gecelerim;
Gördüğüm kâbusların, nedir benimle zoru?
Vicdanımda sızlayan bu yara neyin nesi,
Yüreğime saplanmış, sanki akrep iğnesi.
Bir köşede büzüşmüş, ağlayan garip gibi,
Ta derinden duyduğum, inilti kimin sesi?
Ben miyim garip kuşun, kanadını kıran el,
Ben miyim gül bağını, hoyratça savuran yel?
Ben miyim bentler aşıp, geçtiği tüm yerleri,
Çere-çöpe döndüren, virane eyleyen yel?
Elbette bu işlerde, bigünahım, suçsuzum,
Öyleyse niçin böyle, huzursuzum, mutsuzum?
Neşemi yitirmişim, yılmışım, yorulmuşum,
Bu günler de nedir ki, yarından umutsuzum?
Yoksa bir hata mı var, geçmişte unuttuğum,
Cesaret edemeyip, yüzleşmekten korktuğum?
Ya da şu zakkum mudur, çiçek sanıp ekmiştim,
Şimdi onun zehri mi, çaresiz soluduğum?
...
Hatırla o günleri, bundan yıllar önceydi,
Bize reva görülen, baskı ve işkenceydi.
İmkânsızlık içinde, bu zulme direnirken,
Yüreğimizde iman, en büyük güvenceydi.
Barış, huzur ve refah, dillerde şarkımızdı,
Çölleşen gönüllere, can veren arkımızdı.
Zalimin ve mazlumun dini sorulmaz derdik,
Mazlumlara merhamet, en büyük farkımızdı.
Tertemiz niyetlerle, sırtımızda büyük yük,
Böyle çıktık meydana, başımız dik yürüdük.
Dereyken ırmak olup, akmak için denize,
Kenetlendi gönüller, dalga dalga büyüdük.
Fidanlar ağaç oldu, dallar meyveye durdu,
Coşku dolu heyecan sarıverdi tüm yurdu.
Hakkın rızası için millete hizmet etmek,
Elbette bizler için çok büyük bir onurdu.
....
Fakat nasıl olduysa, cemre diye ateşler,
Düşürdü yüreklere, rol çalan gayretkeşler.
Başladı fetret devri, ne hak kaldı ne hukuk,
Ateşe benzin döktü, içimizden kalleşler.
Yangın büyüdü birden, haneye duman doldu,
Karıştı tüm ortalık, göz gözü görmez oldu.
İddialar, ithamlar, her yer çamur deryası,
Yaşanan keşmekeşte, masum çiçekler soldu.
Daha yaprak açmadan sararıp solmuş güller,
Tarumar olmuş bağda, zar eyleyen bülbüller.
Amansız kuru ayaz, bitmek bilmez zemheri,
Bahardan umut kesmiş, tükenmiş tahammüller.
Ve bense bir köşede, üç maymunu oynadım,
Neler oluyor diye, hiç kimseye sormadım.
Sokup başımı kuma, sükûtu tercih edip,
Bütün bu yanlışlara tavrımı da koymadım.
Yaptığım büyük hata, ha gaflet ha ihanet,
Adı farklı olsa da, sonuca bak; vahamet.
Yaşadığım süreçten arta kalan tek miras,
Vicdanımı kanatan, affedilmez nedamet.
Haklısın ey vicdanım, kanamakta haklısın,
Çünkü sen insanlığın temiz kalmış aklısın.
Ama olanlar olmuş, geçmiş Bor'un pazarı,
Bundan sonra da zaten, isyana yasaklısın.