Mülteci
ölü düşler görüyorum
sabaha çıkmayan düşler
hepsi yontusu ömrümün
karartılmış geçmişimde iğde kokuları
ve bir ses meşeliklerden beriye
nedir aşk ?
I.
ola ki kaybettim ruhumu
kalbim çarpmıyor diye artık
vazgeçtim direnmenin ortasında yaşamaktan
beni ölüm paklar serin yağmurlar yağarken
sararmış takvim yaprakları ve anılar
kangren bir geçmişi s/ayıklar mütemadiyen
o halde en kirli düşüncelerinizle gelin üstüme
karanlık sokakları andıran gözlerinizle
ne yapabilirsiniz dünyaya mülteci şahsıma
bir tek günahlarım var alacağınız
sayrı ömrümden geriye
II.
zamanın kasıklarında jilet kesiği izler
ve suskun dillerdeki mühür
soluksuz kentin varoşlarında
dibi düşmüş gibi gökyüzünün
öylesine tuhaf
öylesine serkeş
sürer kalabalığa ruhumu
aklım bulanır
yüzüm utanır
bir can sıkıntısı değilde nedir yaşamak
sabah karanlığından akşam karanlığına
devri daim bir koşu
oysa hayata atılmak vardı bir serüvenci gibi
berrak sularda kulaç atmak mutluluğa
sahi mutluluk kaç mil uzakta ?
III.
taranmış yüzümle dönüyorum ölü uykulardan
vebalini hiçe sayarak kâbusların
lâ kokusu sinmiş dilimle tadıyorum
kekre fısıltılarını cehennemin
firâk muştusu gözlerle insanlar
recm’ediyorlar kimliğimi
IV.
ölümün varlığı nedir ki yaşam karşısında
yaşamak kaç aşka bedel kavrayan yok neden
ve çocuk gözlerindeki sevinci
gören olur mu yalnızlığın ortasında
bir ku’r’şun!
saplantılı bakışları sırtımda
bir soru
nedir aşk karşılığı yoksa
yürekte kemiktir aşk iliği şifa kırılmışlığı ölümle eş...bb