Nalın

düşüncemi tırmanıyordum
özlemlerimde zirvesizdim
yıldızları tutmak gibi
ulaşılmaz bir hayal değildi bu
elle tutulur,
ruha dokunur bir sevgiydi
hatırla
bir çay davetinde
sen
çıkarıp nalınlarını eşikte
öylece durmuştun
saatler benliğinden soyuluyordu
zamanı terennüm eden
her ses
hiçliği konuk ediyordu
üstsüz
başsız
nalınsızdık yürek evinde
çayın yanında bir şey sorduğunda
yüreğimi fiyonkluyordum
yanıklığı üstünde buram buram
sevda kokulu
özel bir sunu gibi
sana,
en yalın hâlimi uzatıyordum
sen gülümsüyordun içimde
gözlerinden nehirler taşıyordu
dağların ulu oluşu güven veriyordu
zirvelerde duru bir yalnızlık buluyordum
yukarıdan aşağıya
çocukluğumu kaydırıyordum
eşikteki nalınlara takılıyordu gözlerim
rüzgar sıyırıyordu bütün hazanları
düşüncem son bir çıkın uzatıyordu
uzaklara yolculuğa çıkıyordu rüzgarla
işte o anda bütün süprüntüler
nazlı bir sallanış kalıyordu geride
sen yüreğimden çekip incecik tülleri
ipe asıyordun bütün kirlenmişliğini hayatın
hayat yeni yıkanmış tül kokuyordu
efil efil yüreğinle
henüz hiç gitmediğim
memleket gibiydin
hiç doğmamıştım belki de
Çok güzel anlamlı bir şiirdi...sevgiler...
Henüz doğmamış bir hüznün ilk yıllarında, yalın ayak memlekete gidiyor şiiriniz. Güzeldi. Saygıyla