n'olur...
I
Genzimin derinliklerini sızlatan, palamut kokusu sarmış
bir sonbahar rüzgârı mıydı?
gökyüzü ıslak ıslak bana bakıyordu
sırılsıklam akıyordu derinliklerime
bu ses... bu gök gürültüsü
kalbimde kopan bir fırtına mıydı?
bir kaç bulut parçasının sürtünmesi miydi yoksa?
beni üşüten bir kaç damla sen miydin ayaz mı?
sıcaktan-susuzluktan kurumuş toprak parçasındaki çatlak sayısı
benim gönlümdekilerden az mı?
duymazken beni, divanecesine bağırmam
bir sessizlik uğultusu mu böğüren bir avaz mı?
II
Sorar dururlar kimdir, nedir, nerelidir diye...
haykırmak istese de gönlüm cevapsızdır dudaklarım
sorar dururlar ne diye anlatmazsın diye...
kendi mazeretim kendimce kalıplaşmış
ne kadar az kişi bilir ki
o kadar çabuk unuturum belki...
III
Eğer üzmeye geldiysen beni hüznün güzünde
ne olur üzme
saymaya geldiysen her bir günü bir yıl,
gecesi bir asır çaresiz günlerimi
ömrün yetmez sayma
gözlerinin müptelası gözlerime bakacaksan, dayanamam
n'olur bakma
saklamaya çalışırken sevdamın himmetini, yüreğimi açıyorsun
Allah aşkına açma
bakma göğsümün ritmik hareketine
ben yaşarken ölmüşüm
cenazeme gelme
vefasız sevdama vefa, boynumun borcu senetleri tükenmiş
haczime gelme
Sevme yâr! Dudaklarından dökülen
tek bir kelimene kurban olduğum, sevme
Görme yâr! Bakışlarının müptelasında can çekiştiğim, görme
Oku yâr! Dipnotu sana olan mezar taşımın dibinde, oku:
?topraktan yaratılmış insan, bilmekteyim
topraktan geldim toprağa gitmekteyim
senin de geldiğini bilerek
vuslata sayaç tutarak
toprağın her deminde
yokluğunu hissetmekteyim... ?
destina
Yorum yok kardeşim kalemine sağlık!