Ölüm Uykuları
bastırır gecenin en koyu halinde ölü uykular,
sancılara yenik bir beden bulunur raylarda,
haykırır!
gözlerinde kanlı bulutlar yeşerir,
tutku,haz,sevinç ve bir dizi ölü mısralar görünür,
canlanır eller!
ihanet edilmiş bir duygu seliyle anlatılır cümleler,
ve düşer dudaklardan kara mezar,
rafineler bile yetmez göz kuyusuna,
artık çıkmaz bir yoldur gelecek,
ve susar,
o sustukça tüm insanlık susar,
yaşanmışlıklar ve yaşanılan her ne varsa gömülür dualarla,
toprak bile ağlar,kanar durur yalnızlıkta,
polis sirenlerinde duyulur adıma işlenmiş dedikodular,
ve aydınlığa susamış milyonlarca insan bulunur,
terk-i diyar başlar!
uçurumlara kafa tutarak yola çıkılır,
an gelir çatar mavinin kızıl güneşi,
sorgucular dağılır her bir noktaya,
duaya çıkan eller yanar,
küllenir omuzlardan ayak parmaklarına insanlar,
kudretinden erir diller,
lal olur!
gösteriş budalası zenginliğimiz artık bir hiç,
kanlı mecraların ilkel tohumları serpilir gökyüzünden kara toprağa,
ölçüsüz günahların sahibi,
saat uykuyu çoktan geçmiştir,
sayıların şişkinliği bizi yerle bir ederken bir heyecan,
ve sulh öter yerle bir oluruz tekrardan,
ve hayat çözemediğimiz binlerce soruyla kalır,
her şey gibi biter...
cümlelere sığıntı kalır parmaklar,
düşünce ihtiyarlaşır ve ben giderim...