Olur Olmaz 2
kendini bırakırsın –
duvara yaslanmış bir gölge gibi
olur olmaz saatlerde açılır
çıtırtılı bir suskunlukla kalbin
anladığında
çoktan ölmüşsündür,
bir çay bardağında unutulmuş sıcaklık kadar
aleve sarılmakla
üşümek arasında sıkışmış bir çocuksundur
ne yandığın bellidir
ne ısındığın
herkesin bir ömrü var
ama kimsenin yok birbirinin
bazı ellerin dokusu
bazı cümlelerin yükü
bir daha gelmez geri
öpülmemeli rızasız bir yüz,
sarılmamalı içinden geçmeyen bir bedene
geçmişin eli soğuktur
yaşanmışlar iptal edilmez
bazı aşklar
kapanmamış mektup gibidir –
ucu yanık, sonu yok
hasret:
duvarda unuttuğun bir fotoğraf gibi
yıllar:
rakamlardan çok –
bir iç çekişin takvimidir
pişmanlık,
söylenmeyen cümlelerin mezarıdır
taş yerinde ağırdır,
yer değiştirince
daha da
parçalanan şeyler
sessizliğe benzer:
toparlansa bile eksik ses verir
seneler yürür
biz kalırız
ayna eski yüzümüzü iade etmez
acı geçiyorsa eğer
niye izi hâlâ bu kadar taze
ve neden her unutulan
yeni bir hatırlayışa dönüşüyor?
var olmak bazen
yok sayılmak gibidir
yok olmak –
tüm anlamlarıyla kalabalık
bağlanamıyorsan
koptuğun yeri unutmuşsundur belki
ya da hâlâ
oradasındır
bir sokakta
bir fincanın kenarında
bir şarkının ortasında bir yerlerde
sen varsındır hâlâ
mutluluk bazen
fazla tanıdık bir acıdır
bazı vedalar olmaz
bazı eller tutulmaz
bazısını –
bir daha tutamazsın