Öylece
öykününce mülteci yanına hayalin
vahim yalnızlıklar kopuyor içinden geçmişin
tomurcuklar kopunca iğreti baharlar gibi zamanlı zamansız köşelerden
çıplak duraksıyor sanki şehrin zulasına ilişmiş yeşil beden
kış örtüleri sarıyor temmuz'un göbeğine harıl harıl
üşüyüp kalıyorsun alın çatını kanatırken güneş
ve vurunca parmaklarına o malum o soğuk rüzgardan tetik
ölüyorsun akşamın batışına elinde kızıl kadeh
cam ve barut ilişiyor yamacına
sağında çam kokusu solun deniz
ölüyorsun kendine
sen gülerken intihar ettin mi hiç mevsime
cıvıl istavrit kanatları takılırken oltaya
mangal ve ateş oldun mu
zordur
yalnızlığını işlerken gergef misali ve o şarkılar düşerken yıldız kayıpları gibi
öykü gibi geceyi tadarken siyah lacivert notalar uçuşunca portelerden
memesinden kopan bebekler gibi
ağzını dayayıp yağmura
öylece...
her şiirinizde ayrı bir haz vardır bu da öyle ... hüzündü... tebrikler👍👍👍
👍