Proleterin Adsız Çocuğu


Proloteryanın Çocuklarına İthafen...

Soğuk sularla

Yıkanmışım doğduğum gün,gonca- güle evrilmeden henüz önce

Duvarda örümcek ağıdını örmeden

Ağustos böceği odama girmeden

Önce çığlık atmışım yuva dediğim evde

Ne anahtarım varmış

Ne gözlerimde büyüttüğüm bebeklik fotoğraflarım

Annemin, kalbinde unutup,doğuramadığı,alıp da veremediği-

" soluğum"ben - dünya içinde,burukluğum...

-rüya içinde...

Karıncalar korkmuş sesimden

Ölümü sevseler de ,ölümden korkutmuşum tüm böcekleri,yarasaları,tren seslerini,rayların gürültüsünü,o ürkütücü düzeneği,tünelin ucunda görünen ışıkta, "varlığıma" soyunurken

Kör olmak istemiş herkes

Ben "üryan" kalmaya yeltenirken...

Yaz gelmiş ruhuma,gitmek bilmemiş...

Kış ruhumun içkin sesiydi ya hani,duyan olmamış benden başka...

Yuğdu beni annem

Masumiyetimin izi umuttu,

Tanrı cellad göbeğimin çeperinde unutmuştu gölgesini

Anladım yıllar sonra

Sonradan tanımak kendini

Kendin diye bildiğini !

Zormuş

Anladım !

Kim bilir "kendi"mden kaç zaman sonra, anladım -gerçeğimi-

Biri buduyordu gül ağaçlarını

Gonca sağanağında ıslanıyor, gözünüzün burgacında saklanıyordum

Adım "*apieceofrose"’du kendimi bildim bileli

Ne güller anlıyordu beni , ne siz

Gölgesi eksik bir "gül ağacı"- oluyordum yurtsuzluğumda,

Sonsuz boşlukta bir ev arıyordum kendime anneli

Yorgan döşek yatacaktım,bir bilseydiniz

Bilseydiniz,kırk gün kırk gece ağlayacaktım

Nereden bileceksiniz...

Aynasında kendini saklayan güz hikayelerinin sarı yapraklarına aşık oluyordum

Tekil ve sessiz aşklarım vardı cebimde

Ellerimi hep ceplerimde saklıyordum !

Güneş saklıyordu aynaları

Gözbebeklerim ceplerimde !

Tanrı’ya ulansın diye gölgesinde dinlendiğim çınarın köklerinde

Baltalarla dost, kavgalara aşina olamadı çocukluğum

Köksüz bir ağacı kim sevebilirdi ki....

Daha süt dişlerim cebimdeyken

Avcı olmayı nereden bilecektim ki ben

Daha yüzüm henüz yüzünüze ayna tutmamışken ve aynam kırılmamışken

Nereden bilecektim,aynaların da bulanık olabileceğini,akar sular gibi ,kıyılara vurabileceğini

Yeniden,yeniden,yeniden...

İyiliği bir taç gibi taşıdım başımda

Yüzünüzde yüzümü yuğduğum "aynayüzleriniz" vardı sizin

Aşık olduğum sözleriniz vardı

Sesinizi yok saydığınız ecelere kurban ettiğiniz "sahte sözcükler" parıldardı kör hançerinde ayın,

Ay gecede,gün aydınlıkta,ben "sizde" yalnızken

Durmuş bir saatten farksızdık...

Durmuştu trenler ,raylar ölüydü

Şileplerin makine dairelerinde uykuya dalmış çocuk işçileri savururdu dalgalar

Onlarda da aynı özlem olurdu

Tanrısız,ekmeksiz ve aç olurlardı.

Ve

Kalbimi kalbinizde temize çektiğim mavi-donakalırdı-

buzsu bir laciverde takardım kuyruğunu yıldızların

gece sonsuzluğa akardı...

Annemin yürek kafesine hapsolmuş adım-nereye gitti şarkılarım...

..........anlağımda birer sayhasız sanrı,ninnisiz masal gibi yapayalnız durur yalnızlık kuşu,rüzgârın çakıl taşlı mevsimi,yaz bahçesinde,ırmak kıyısında,adı nehrî güzellik olan kadın ,uzun kızıl saçlarıyla çıplak yıkanır,ölü gözlerini kargalar oymuş,utanır...///

nereye gittiniz,nereye vardınız,kayboldunuz birer birer ve

tek tek

diye sesleniyorum nihayet....

........(ardlarında limon çiçeği kokusunu bırakıp,

nereye gittiler…. )

Haber edin göçmen kuşlardan

İyilikten, sağlıktan haber edin

Yağmur gözlü kadınlardan

Müziğini yitirmemiş mezarlardan haber edin!

Ninnileri özledim ,üstüme gelmeyin,sessizliğin canı sıkılır,ayarı bozulur saatlerin,yaşamın kulağına su kaçar,öksürük tutar Tanrıyı,sonra bir tufan,bir tufan,izleyin....

Ayın gümüşî rengi düşerken suya, yıldızların kuyruğuna binsin yalnızlık ,deniz

Kayalarda dinlensin dalgalar ...

Kıyılarda -an- dinlensin

Annem kucağına alsın beni yeniden

Göbek bağına bağlasın

Yurtsuzum,evsiz ve yoksul

"Adsızım" o yüzden

Gül bahçesi dağıldı çoktan

Yağmur yağıyor usuldan

Çocuklar ,öksüz mahkûmları yeryüzünün

Volkan sesli bir eşsiz sessizliğin boran yüklü bulutları

Rüzgârın dostlarıdır onlar ! Onlar beni eylesin....

Beşiğimi onlar sallasın,tabut bedenlerinden çıkan kor alevlerlle alazlansın dünya

Bu dünyanın lâvında lâv eylensin tüm kurallar

Yer gök dinle/n/sin...

Beni alın yeniden

Beni yine annemin rahminde yıkayın

Öleceksem orada öldürün, en derin/in/de

Usulca varayım geldiğim yere...

Kesmesinler göbek bağımı en masum yerinden yeniden,bir daha,asla!…

Annemin duldasında saklıdır çünkü yağmur,güneş ve o ürüzgâr şarkısı

Zulamda süt dişlerim saklı kaldı !

Ben ! Yağmur olmaya gittim...

Sayhasındayım zamanın yalnızlığının

Adsız kahramanı olmalıyım yitik yılkı atlarının

O zemheri kışın el yakan yıkıcı ormanındaki çam ağacının iğneli dalıyım… !

Yeşile çalan gözlerinin g/izini ver bana anne ve anne bildiğim tüm sevgililerim,siz de dinleyin.

Uzaklara gidin ondan sonra !

Yağmur sizi bekliyor ,bulutların arasında!

Gidin!

Ardınıza bakmayın bir daha ...

1 Ocak 2015-3 Ağustos 2020-Gülgün

*apieceofrose:Bir tutam gül-İng.

10 Ekim 2022 244 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • şöyle yapalım bence (sadece ben) guernica,si belledim bu şiiri sitenin.. buradaki arabesk yapıya, 'yüreğine sağlik ,kalemine sağlık) klişelerine uymaz bu şiir ..çok ama çok aşar buradaki sığlaşmayı onun için iki beğen,eni olmuş az okuyanı.. ben? bazen samanlıkta iğne bulurum işte ) ..ve; biraz abartayım dedim ama hiçte değil 'Vladimir Mayakovski'ye yazıldığını tasavvur ettim gözüm önü cigara dumanı.. sevgimkere saygımkere