Ruhum Sarılmış Zamanın Çığlığına
Çığlığımın nefesine sarılıyorum rüzgârın kesilince
Geçimsiz bir düşünüşün tel örgülerini aşıyorum
Gülümsemeye muhtaç yaralarımın merceğinde
Bir çocuğun yumuk ellerinde tutunuyorum aşka
Korkum yoktur yar kendi içimde kaybolmaktan
Her gidiş umudun yamacına kırık sırt dönüştür
Her pişmanlık kendi çocukluğunu izler aynada
Ve bütün imkânsızlığın rengi siyahtır aslında
Terk et desem sana sevdanın yıkık şehirlerini
Kendi teslimiyetini inkâr ediştir yürekte yıkım
Her masal önce kendi öyküsünü saklar özünde
İkimize dair ne varsa yaşamadık mı yar aşkla
Sesinin kaydırağından akarak geliyorsun bana
Hoyrat gecenin demiyle sarılıyorsun gövdeme
Savruk bir an artığıyla yağıyorsun şehirlerime
Bir yağmur ki ah! ne çok ihtiyacım var gelmene
Sensizlikten uzağa hiçbir düş götüremez beni
Bekle diyorsun hep, gözlerinin kervanlarını
İpekler şal oldu yokluğunun ayaz gecelerine
Ruhumdaki elim varlığını bitir yar öpüşlerinle.