Ruhumun En Büyük Serenatı

Güneş ışığını çekiyor penceremden
Sızlamakta olan her yanı dünyanın
Bir alev topu gibi
Yanıyor evler
İnsanlarda ses yok
Işığı açmayan annelerin çocukları
Karanlıkla dost
Gördüklerim sadece düşten ibaret
Sanıyordum
Düşlerimden düştüğümü ve hatta
Tanrının en büyük eliyle beni
Mutluluktan azat ettiğini unutmuşum
Nasıl görürüm ki
Ellerime değen toprak parçalarını
Rüzgâr götürse bile unutmam
Ruhumdaki yaşama sancılarını

Orman kaçkını üç beş kuşa
Derdimi anlattım dün gece
Biri gagasından şikâyetçi
Biri kanatlarından
Buğday tanelerini çıkardım cebimden
Ve savurdum gökkuşağının tam ortasına
Her yeri renk bu dünyanın
Her diyar bir ahenk
Benim ruhum karanlık
Herkeste bir neşe
Bana nerde gülmek

Yakışır insana
Ortasına cennetin
Bir yaşam merkezi dikmek
Ah, anlamazlar
Bir sevmek ki dile gelse
Ne cehennem kalır evrende
Ne de bir parça hasret

Bıraktım gölgelerle uğraşmayı
Sakin sakin sokaklarda dolaşmayı
Anladım ki yaşamak başka bir şey
Kır çiçeklerinden rüzgârı aşırmanın
Ne anlamı var ki
Elindeki dikene bin kere üflesen
Filiz olur mu yüreğine


Üşüdüm yıldızlardan bir yorgan isterim tanrım
Hiç kaymasın üzerimden
Hatta başka yıldızlarla konuşmasın
Ben susarım yine o susmasın
Dizlerim hep yara bere
O da beni bırakmasın

Ellerime el isterim tanrım
Gözlerime ateş
Penceremde doğan bir güneş
Sevda isterim
Sevdama eş

Kılıksızlığıma kılıf uyduramadım
Şiirime kafiye
Bir odamı sevinciyle dolduramadım
Bir de umutsuzluğumu adımla
Romeo kadar yadsıyamam adımı
Çünkü umut olmasaydım
Taşıyamazdım canımı

Şşşt
Konuşanlar gökyüzünde
Karanlıkla dans edecek
Dans hocaları muaf
Onlar konuşsa da zaten duyan yok
Çünkü ay elini ensemden çekti
Gecenin ucunda sallanmaktan
Hiç kimse alıkoyamaz beni

Salıncaktan düştüğümden beri
Hiç görmedim gökyüzünü
Bulutlar avuçlarına aldılar beni
Sonra yağmur oldum
Bir bir ıslattım bütün çocukları
Sonra büyüdüm
Bulut oldum ve fırtına
Kopardım gülleri yerinden
Ve bıraktım acının çığlığına kendimi
Uyandığımda görmedim kimseyi
Uyumasam kalabalık olurdum belki
Ya yanmasam
Güler miydi gözlerim
Eskisi gibi

Hayır dedi annem
Yorulmuş ayaklarını ayakkabıdan kurtarırken
Hapishane demirlerini yumruklayan
Prangalara vurulmuş mahkûmlar gibiydi
Üzmesinler seni
Avuçlarımda taşıdığım tüm buğdayları
Kuşlara veririm ben yine
Yeter ki tanrı gölge düşürmesin gözlerine

Yukarı bak
Ne büyük heyecan ne macera
Sahiden iyi insanlar uçuyor mu ölünce
Ya da nefes almak yaşamın ispatı mı
Loş ışıklar olmadan romantik olmak
Bu kadar imkânsızsa eğer
Loş ışıkların pencereme vurduğu anda
Uğra kapıma sevgilim
Bırak ben binlerce kez
Misafir edeyim boynu bükük güzelliğini
Sen istersen kollarımda uyuma güneş doğana dek
Ben yine seveyim de
Kollarında nefesimi vereyim

Tanrım!
Ben kafiyelerden korkarım
Noktasından virgülüne tüm imladan kaçarım
Bak senin adına koca bir ünlem bıraktım
Ya yok et bu dünyayı baştan sona
Ya da bırak ben de yaşayayım
Yıldızların arasında

Korkmaktan yoruldum artık
Yalnızlığın acısından...

08 Ağustos 2018 240 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • 5 yıl önce

    Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. 🙂

  • 5 yıl önce

    her dize şiirin ismine yaraşır derinlikte serenat gibiydi

    .. Tanrım! Ben kafiyelerden korkarım Noktasından virgülüne tüm imladan kaçarım Bak senin adına koca bir ünlem bıraktım Ya yok et bu dünyayı baştan sona Ya da bırak ben de yaşayayım Yıldızların arasında ..

    özellikle bu pasajdaki anlatıma şapka çıkardım 👍

    tebriklerimle şair