Şakağımdan Geçen Nehir

'Aynaların salonunda bir kişi
Haddinden fazla kişi olur' Erik Lindegren





Odamdaki gizli kör kuyuların içinde ustalaşmış sessizler ordusu
Başköşede; son oturulma süreleri geçmiş ölü mobilyaların gölgesi
Tam ortada; eski bir şarkıyı tamir eden evrenin acemi oyuncuları
Duvarda; hileyle kahramanlık yaparken ayaklarını kıran aç bir düş
Oturup kısa öyküler için kendilerine biçilen rolleri ezberliyorlar
Topal bir hafızaya yeni bir dil öğretiyorlar pencere boşluğunda.
Şakağımdan geçen bir nehir davaya karışıyor
Ve rolüne itiraz ediyor aynaların salonunda.






Kitaplarımı üst üste koyup dışarının görkemli manzarasını izliyorum
Tavan arasında sakladığım üzüntü işçilerinin bedenime giydirdiği ruhla
Koşar adım geçtiğim ayaklanmalar şehrinde
Islak kaldırımın üzerine ışıltısını sermiş
Geçmişiyle alay eden bir ağrı yaratma ustası
Gen tezgâhında playback çığlık satıyor
Etrafında kendi çarmıhına başkasını geren yalancı roman karakterleri
Binaları doldurulmuş beyinleri boşaltılmış üniversitelerden fırlayan
Haddinden fazla bilim adamı, üçkâğıtçı ve politikacılar
Hala komünistleri Moskova'ya göndermeye çalışan
Eli sopalı Yanki emperyalizminin tetikçileri
Serbest piyasa silahşorları, Dragon soytarıları
Ve araya sıkıştırılmış tek sığınağım dediğim aşk;
Kalbini evrak çantasında taşıyan post-modernistler kulübü.
Bu karanlıklar banyosunda sokağımdan geçen bir nehir
Hep kavgaya karışıyor ve döküleceği denizi unutuyor aynaların salonunda.


Ama bu sirki terk ediyorum.






Dışarısı uçamayan iyi niyet melekleri
Dışarısı kanatları alınmış mor kuşlar kokuyor
'Do' sesiyle yıkıyorum çarpıştığım ağaçsız çölü
Çamurdan bir şarkı oluyor tamir ettiğim müziksiz yağmur
Koşarken cebimden düşürdüğüm suçlu yıldızları toplarken
Elim ayağıma dolaşıyor, geç kalıyorum güneşe kalkan trene
Bir terminalin tarihçesi dökülüyor
Kurtulması imkânsız iklimlerin
Son yanaşılma süreleri geçmiş peronuna.
Anlatamadıklarımı kalbime dayayıp
Benden yorulmuş ve kendini adamaya alışmış
Bir kadına gidiyorum aynaların salonunda.

'Çünkü bilir ki maskelerini bir çocuk gibi
Gizemli olmak için atar sadece düş.' *
Ama yaşamaz bu şiirler fazla.





Hareketsiz ve tepkisiz bakakaldığım sayfaların arasından
Acımın içine iyice yerleştiğim yerden
Köylülerin, işçilerin ve şehirlerin hayaletleri arasından
Bir uğultu gibi yükseliyor yoldaş Gonzalo;

Yaşamaz bu şiirler fazla
Uzun süre dağsız kalmış; hiçlik penceresinde
Saatlerce aynaya bakıp
Seni ezen hükümetlerin
Yüzüne söyleyemediklerini ezberlediğin salonlarda
Yaşamaz bu şiirler fazla
Karşıt görüşlü bildiriler
Olmadan ruhunda.

Kendi renkleriyle uçan kuşlar sanatıdır
Yaşamın anlamı
Git! Uygun bir rüzgârla tanıştır
Bakışlar katalogundaki bitmiş yüzünü.

Boğularak yüzme öğrenen şiiri, anla
Dünyanın dört yanından gelen
Sözcüklerin toplantısına
Katılan kan-atılmış mısraları, anla
Ve git,
içindeki tembel boşluğu
Uykusundayken doğan bebeklerin
Yüz ifadelerine yerleşen
Kuşatılmamış berraklığın
Samimiyetiyle tanıştır.



*Erik Lindegren

24 Kasım 2010 55 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Ne zaman ki insanı anlayabildim o zaman bu şiirde önümüze serinlen manzarayı anlayabileceğim.

    Nasıl bir yaşamaksa bu her taraf diken diken, üstüne yığılıyor insanların molozları

    bir aşk saflığı yaşatıyor ara sıra da olsa öyle ağrılı bir süreç ki yaşam ile ölüm arası tek yol işte bu, o arayı katledebilmek için dayanma gücü ve şiirler onlar da bu tabloya iyice karanlık ekleyince "aman be, nedir bu yaşamak hevesi?" diyesim geliyor

    ama yine de hoş bir şey şu yaşamak her gün yenilense de her şey tüm arsızlığıyla

    ...

    TEBRİK VE TEŞEKKÜRÜMDÜR DOLU MISRALARIN SAHİBİNE...