Sakın Kal Deme Bana Gidiyorum Alışamadım Bu Kente
Ne aslını bilirim hayalleriminin ne astarını
Dokunmakla geçer vaktim gözyaşlarıma
Ve yürümek en dokunaklı yaptığım tek şey bu aralar,
Sensizlik sancılarım batsın diye adımlarıma
Tuzla buz oluyorum, zaman zaman feci hallere bürünüyorum
Ve bazen içimdeki çocuk ağlıyor Avuçlarımda...
Uzun uzun anlatamam herşeyi böyle olsun istemedim bende
Sakın kal deme bana! gidiyorum alışamadım bu kente diyordu
Yaşar, yaşamak istemezken vuruyordu sözleri kulaklarıma...
Acı bir sonbahar geçiyordu bedenimden eğreti kalıyordu bedenim
Estikçe, daha çok estikçe giriyordu kapılarım dan
Nabzım hızlandığında soğuk bile telaşlanıyordu, esmiyordu
Sen gibi değildi, sen; kasırgaydın önüne katıp, kasıp kavuran öldüresiye
Ezildim sonra ben, ezilmek değil bu suyu çıkana kadar dövmekti
Sen ne mahrum gözüküyor dun oysa kurban olsan bu kadar inandıramazdın suçsuzluğuna...
Demek böyle bir şeymiş yürümek dursam farzet ki durmamış olmamı isterdin...
Durursam eğer, Durdurursan, rüzgarlar yağmurlara döner.
Feci ıslanırsın...