Sakın Kimseyi Öpme
Bir parşömenin üzerinde 
çıplak kelimelerdin 
gecenin karanlığıydı
gözlerim ise Asya kıtası kadar nemli
yürüyen palmiyeleri unuttum sende 
ve aç çocuklar doğurdu gözlerim uykulara
gölgelerdin
şiirler gibi ıslak köprü altları kadar kederli
duvarlara ait 
düşük kokulu bir rutubet cümlesiydi belki de
seni seviyorum demek 
çokça söyledim oysa ki sırtındaki benlere
omuzların kirpiklerime yuvaydı
kuşlar dallara
yoksa dallar da kuşlara mıydı
bir ormana ses olamamaktı bizimkisi
Sakın kimseyi öpme 
o dudaklar benim demek istedim 
demek istedim
demek istemek yetmiyordu ama
ödünç bir bedene bakar gibiydin
sonra toprak olmanı istedim 
minerallerin olabilirdim
yani gübren 
yani değerli ve değersiz madenlerin
üzerinde ve içinde her ne varsa işte
olmak istedim
şafak söküyordu bir köşe başında ölmek gibiydin
para kokusu ve jartiyer
selektörler 
kemiğimin çürümeye yüz tutmuş iliği 
sokak lambasının altındaki melodi misali 
yaşlılık korkusu çokça
sensiz ve aşkı yabanileştiren ne kadar çok duygu varsa işte
yaşamak istemedim
annesinin çığlıklarına yorganını örten ve titreyen
dualara başlangıç yaşım kadar uzaksın şimdi 
şeytan uçurtmalarına tebessüm edebiliyorum
yüz çizgilerimse mâvera dokunuşlara...





üstad, yürek coşmuş bir kere kaleme dur demek olmaz. sen yaz biz okuyalım...👍
eyvallah😙😙😙