Sana Ne

beni dilden sormuşsun
beni gözden sormuşsun
beni kuldan sormuşsun
bilmezmisin ben senim sende ben
öteki beriki hikaye


ya sin bilmezmisin
sen elif derken beni seslenirsin
sen konuşurken ben seni dinlerim de
ben konuşurken sen beni duymazmısın


cağır etmişsin beni divan-ının önüne
geldim bir bardak şerbeti(mey)-ni içmeye
sunmuşsun bana acıdan bir dil
dilinde ki dikeni gülüşümle güle çeviren benim


halimden şikayetçiymişsin
sıkıntı yaratmış sende dilimden düşen
sana ne benim maşukumla aramdaki husumetten
sen mi bizim nikahmızı kıyacaksın
iki cihanı bir odaya sığdıracaksın


okuduğunu anlamayan
anladığını dile vuramayan
dile vurduğunu kalpte yaşayamayan
okuduğunda sen olan
konuşurken senden öncekiyle konuşan
nedir neyedir öfken
Maşuk un nazından korkmasan
derim kıskandın mı



sen çıkıp minarene çığırırken ben sana laf ettim mi
hiç sordummu sana ne haldir bu diye
aşk sonrası nasılda terk eylersin bu kadar kolay yatağını diye
sana ne benim halimden
dilimin küfründen sana ne
şarap kokan nefesimde maşuğu ararken
gül kokan tenimde aşık iken
yarin kaşı kipriği ok olmuş bedenimi dağlarken
attığım çığlıktan sana ne



düşmüş yolum iki kapılı hana
bir günüm olmuş bir asır
git git bitmez bu yol yarin kokusu burnumdayken
gül cemali hatırımda iken
bu iki kapılı handa
tek başına bedbaht iken
ellerim açık bana süretinin aynasını bahş eyle bari diye ağlarken
yarin nazının ateşinde dünya üstünde tek liğe mahkum edilmişken
dilimde ki aşığın haykırışından
kalbimdeki aşığın küfründen
sana ne



maşuk aşığı nın bu halini hoş bulmuş ki
hoş eylemiş ki
vermez dünya üstünde ki nikahı nı
şimdi geçip karşıma dem vurma bana O'ndan
teslimiyetin beş vaktinde ruhu dimdik ayakta
bedeni eğilip bükülen
gece nikahına aldığına dokunurken bedeni titremeyen
ağzından kula azap var diye haykırırken
Kulun Ötesindekini Göremeyen



sen ben yokuz aslında desem
bu ayda yok yıldızda yok
desem ki okuduğun, beş vakit çığırdığın sensin desem
önünde secde ettiğinde
arkanı dönüp gittiğinde sensin desem
baktığın da gördüğün de
gelen de giden de
konuşan da duyan da
sensin desem
hangi azaptan dem vurusun bana o zaman



desem ki sana al yüzlünü kan içinde düşürseler yanıbaşına
desem ki şu gördüğün kınalının yeni yetmesini boğazlasan gözlerinin önünde
desem ki
neyse ben daha fazla demesem
sen anlasan gerisini
hangi ateşten hangi cehennem odunundan dem vurusun bana o zaman



şimdi kalkıp gideceğim
sırtımı döneceğim sana
sanma ki ayın en güzel hali dolunay
ayın en güzel hali karanlıkta senin onu aydınlattığın andır
güneşin sıcaklığınada kanma
onu ısıtanda sensin
gece gökteki yıldızı uzak sanma
sen yeterki iste bir adım ötede sana



cenneti uzak belleme
gündüz belki senden uzakta ama gece yanı başında koynunda
cehenemi ateşten belleme sakin
cenneti şaraptan
düşme sakın
düşme perdenin ardındaki ne
gözünün gördüğü elinin dokunduğu yerde
cehennem de cennet te

26 Ekim 2009 44 şiiri var.
Yorumlar