Sarhoş Oluyorduk
gün doğar ve başlar fısıltılar
oynak bir lodosa takılınca sözleriniz
hüzün mü
erken kararan ve susturan gözlerinin rengini
ela bakıyordun oysa
içimin mahpusuna girmeden önce
bilmem ki kirlenmiş bir lambanın düşünde mi başladın o yeni romana
puşt öyküler miydi sesinin tonunu böylesine yükselten
ve çatallaştıran yüreğini
ya dilin
sırtımda taşınan acım kadardı kaldırımlarda omuzuna dayanamayan elim
kaçak gözlerim
içime bastırdığım, yabancılaştığında
hazımsız sahipliliğin
kimdin sen
kimin göğsünde yıldız
sonsuzluğunun anahtarını kurmuşken o tükenmez saatini
yanı başında zamanı durdurmak
alın çatısından vurmak mı sıfır noktasını
ters zeminlere yürürken
aynı çizgide
ve ayrılırken ve güneş batarken tam
o perdeleri indiren ellerimiz ayrı sofalarda
yeni hikayeler çiziliyordu oysa
bir çizerin kaleminden
ilahi komedya
ya da ne dersen de adına
yalanın üzerine açılan tırnak işaretlerinde
sıkışıp kalıyorduk
sen
ben ve...
melankolik notalara asılan
uvertür şarkılar
gölgelerine basınca düşlerin
sarhoş oluyorduk
körkütük
ucuz şaraplarla
çürük üzüm kokuları sarıyordu
başucumuzu
ve dalıyorduk yalancı uykulara...trktnş