Sendin
kendi ekseninde döner
avuçları mermerleştiren şubat
ve üşürken artık aşka dair kehanetler
yuttu şehir
dilini
yokuz artık
kaldırımların iki yamacında
tahta masallar, imitasyon hayallerle konuşuyoruz
renksiz öykülerine tutunurken yarının
dost meclisinin suskun heykelcikleriyiz
dilimizde eksik türküler
kırık saplı curada basıyoruz bemollere
siyah beyaz
fotoğraflara astık
ilahi bir güzellik katıp sahte kalemlerle boyandığında yanak çukurumuz
ya göğsümüze ilişen yıldız
kaymadan önce, tahta kaşıklarla şekeri doyururken çayın demine
efelendik
o çardağın ıslak oturaklarında
kuşlar ürktü önce
sonra çakallar
kifayetsiz imgeler bıraktık orada
o gözler süzerken beni
ve eğerken boynumu zamansız poyrazlara
sendin
yumruğu sıkan
güneşin batışına
o gün başladı gece
araf kadar uzak
sûr kadar kısa, cehennemin habercisi meleklere yılışırken o ses
hiç susmadı
kulak çınlamaları
ayetleri yırtan rüzgarın öfkesi kadar ağır...
dost meclisinin suskun heykelcikleriyiz dilimizde eksik türküler😙👍
Her zaman okunası eserlerle parıldayan sayfan dan bir yudum şarap içtim ..kutlarım üstat..👍😙
Göğsümüze ilişen yıldızlar şiirlere de ilişiyor zaman zaman bu sayfa böyle parlıyor her daim...👍