Senin Gözlerine Sokulunca

Senin gözlerine sokulunca
Sular dökülürdü isimsiz şelalelerinden
Tüm renklerin en kutsal anası olurdun
Kuşlar tüylerini serperdi yüreğine.

Ben aşkın uslanmaz militanı
Sen gün batımı bir kızıllıktın içimde
Çekiçsiz çivilenirdim baktıkça gözlerine
Akvaryumunda yüzen onlarca balık olurdum.

Bir oda arardık, düşlerimizi sereceğimiz
Yatağına uzanmış bir ay ışığı olurdun
Bir kol olup sarardım seni şiirlerimle
İspirto yeşili gözlerinle beni süzerdin.

Çoğalt düşlerimi derdin,
Müzikler dokunurdu çoğaldıkça
Uyurduk, birlikte uyanırdık,
Bu kente gözlerin düşerdi.

Sevgi ve aşka dair ne varsa,
Sevişerek konuşurduk
Seni sevmek, becerebildiğim tek şeydi


Bir porsiyon aşk getirirdin sevda tabağında
Tenin kuştüyü yastığım olurdu
Şafaklar sökerdi okşanası teninde
Sarıldıkça sana, uykusuz kalırdım.

Sevincin, mutluluğun ve aşkın bölüşüldüğü hayat sofrasında dağlardan sular iner iki yüreğe. Sessizliğin en sesli çoğalmalarıyla aşk tuza banılarak yutulan tabletlere benzer. Gökyüzüne şölenler kurulur, kırk gün kırk gece sürecek bir mutluluğun dansına durulur.
Aşk'ı yüreğinin en kutsal yerlerinde ağırlayabilenlere...