Sensizliğin Tufanı
Nasıl başladığımı bile bilmediğim,
Ucu sana değecek olan yıkık bir şiirin izbe tümcelerinden yazıyorum sana
Karanlık,gecenin en toy saatlerini kırıp döken bir felaket
Sensizlik,saatleri dahi dize getiren bir sonsuzluk
Aklımın ipinin kainatın en ucube köşesinde olduğu
Güzelliğinin şiirleri çaresiz bıraktığı yanık bir gece..
Yıllar öncesini hatırlamak,sağnak bir sinema gibi boğuyor beni
Yağmur senin kokunu indiriyor
Duvarlarda asılı portren iffetini kaybetmiş bir melek sanki
Ve bu ironi beni şizofrenliğe doğru götüren bir tren gibi..
İsterdim ki elin yalnızca benim elime tekabül etsin
Dudakların bakireliğini benim göğsümde kaybetsin
İşte tamda o vakit
Şehre bir tufan gibi düşsün yağmurlar
Sırılsıklam aşık olduğumu kanıtlasın tanrı
Tam da o vakit dudakların kanasın sevdadan şehvetten değil !
Şimdi tüm bu alel acele betimlemelerin yanına ismini sıkıştırıp
Dünyanın sekizinci harikasını oluşturmak geçiyor içimden
Adını tamda boğazıma bir bıçak gibi saplamak
Kanadıkça sen gibi kokmak geçiyor içimden
Özlemenin anlamını yitirdiği bir kanama tadındaki şu saniyeleri
Seni hep sevdim diyerek felç etmek geçiyor
Yine zamanlayıp aklıma düşüyorsun,fikrimin en derin yerlerinde yüzünü görüyorum
Her gece olduğu gibi yine aklıma düşüyorsun
Sonra bir ateş,
Tam göğüs kafesime
Seni aramak geçiyor içimden
Arayıp,
'Umarım canın acımamıştır sevgilim' diyesim geliyor.