Serüvensiz Yaşlandı Kaygımız

Hep aynı dualara açarız korkak avuçlarımızı
Mavi kanatlı bir kelebektir üç günlük ömrümüz
Budala ve şaşkın düşlerin eğri tepelerindeki geçitte
Bütün ayrılıkları bulutlara sererek güneşi bekleriz.

Kırılmış sarı başaklara dönerek küskün yüreğimizi
Üzerimize çivilenen kapılara kocaman kilitler asarız
Bir avuç dünyanın çölünü sözcüklerimizle geçer
Yüzümüzdeki toprak yansımalarına yakarı sunarız.

Yalnızlığı inşa eden ömür işçileriyiz, mekânımız çok
Ne yaşamışsak, neyi söylemişsek hep aynıdır sözümüz
Ayrılıklara işlemişiz gönül mendilimizin kirli oyasını
Yürek bağlamamızda oynayacak yok hiçbir ezgimiz.

Mutluluk sularında hayalet bir kenttir hep aradığımız
Yıldız döşeriz ruhsatsız saraylara, sızılarla sıvayarak
Bir deniz geçer minicik ömrümüzden, mevsimler lal
Kendi duamıza sessiz ağlayarak tutsak öpüşler ararız.

Bitmiş çocukluğumuz, suskunlukla çürüdük, yıldızlar kara
İki gözümüz yumuk, sağımız solumuz sobe, ömürdür ebe
Kelepçeli bir yaşamak şarkısıdır dilimizdeki, hayalet kentte
Serüvensiz anlatmak dile ne zor gelir, yaşlandı kaygımız.


Şiirin Hikayesi

Çocukluğumuzun uçurtma iplerine yapışarak bir yağmur kokusunu doldururken içimize, biz ülküsüz resimler yapardık. 'Hayat' çığlığımız iken hep derin boşluklar bırakırız ardımızda. Sevdalarla barışık, aşklarla karışık yaşayıp giderken, duman yalnızlığımızın tavında serüvensiz yaşadığımız günlere boş kadehler kaldırırız.

10 Nisan 2010 560 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar