Sesleniş
Bu bir adamın öyküsüdür...
Kimsesiz akşamların gölgesi düşer yüzüne.
Güneşin eşsiz cazibesi gençliğinde saklı, bilmezler.
Çukur gamzelerinde Van Gogh esrarı,
Ne zaman tutacak olsa kavgasının elinden,
Şafakta güvercinler havalanır topraklarına kan kızılı.
/sahi hala duruyor mu o dam üstü yıldızlı gecelerin.../
Şairdir.
Korkaklar arasından sıyrılıp,
Bir kemanın tellerinde süzülür yaşamın tüm güzelliğine.
Bir gün gözlerine yeşili giydirdiğinde,
Alacakaranlığın o gürültücü
Ve bulanık sofraları peydahlandı kimliğine.
Sus dediler!
Sus ki medeniyet,
Dişi canavarların dünyasından doğursun sensizliği.
/ne kadar zalimdir şu güverte bilirim, hiçliğin ufuklarında.../
Dinlemedi,
Omuzlarında öykücü pelerini.
Taşıdı varsıllığını bir dizeden milyonlarca ezgiye.
Ama yasak,
Ama sakıncalıydı yaşamak,
Kayıp kırlangıçlarının göç hevesinde.
Anlamadılar,
Bir gülüşünden bin keder salındığını sonbaharın kucağında.
Bu bir adamın düşüdür...
O hiç büyümedi ki çizdiğiniz sınırlarda.
Kaç kere geçip gittiniz yanından, o yazamazken yazgısını...
Hiç düşündünüz mü,
Kaç balkon demirlerinde soğuttu yangınlarını...
Tohumu yazdı siz uyurken sıcak yatağınızda.
Bir çiçeğin büyürken nasıl gülümsediğini,
Sonra bir damla suyun onu nasıl da cesaretlendirdiğini.
Duymadınız!
O küçük bahçesinde gezinirken, çimlerine bastınız ansızın.
Oysa tek derdi insan ve barıştı.
/kim bilir ne vasat aşklarda sorgulanmıştır tanıksız gözlerin.../
Merak etti her insan gibi,
Aşkı tanımlamaya kalktı uykusuzluğundan.
Dudakları hep mavide tutsakken
Kalem "sen kırmızı yazabilirsin ancak" ısrarında.
Her gece karanlığın ulaşılmaz yarısında,
Kırıyordu saatler bel kemiğini,
Kalp kapakçıkları tüm gücüyle ses verdi,
"Ölüyorum..."
/hadi zamanı yarılayalım seninle okyanusun ciğerinden.../
Bilirsin, dokunulmazdır okyanuslar bu vakitlerde,
Çekilmiştir el ayak.
Sen her zamanki gibi öp delice,
Ben her zamanki gibi susayım arzularına.
Şaşırtırız belki ayrılığı bu amansız yolculukta,
Sonra nasılsa yine sarılırız o ilk oturduğumuz çay bahçesine.
Yolcudur.
Kesilmiştir bir kere heybesi prangaya,
Bir adım gidemez içselliği öteki adımdan geriye,
Çünkü kalandır.
Yaşamın unuttuğu yüzler arasında.
Ve bekleyendir,
Her istasyonun beklemekte aciz kaldığı satır aralarında.
/bak Haziran uyuyor hadi korkma, uzat elini karanlığa.../
Bu bir adamın türküsüdür.
Memleketinden,
Çok daha yorgundur kitapları.
Anne şefkati kilometrelerin ucunda göz kırparken,
Sevgiliye hasreti,
Sürüklendiği tüm darağaçlarından daha küçük değildir.
/sen de özledin mi şarabı üstümüze döktüğüm o yağmurlu geceyi.../
Bu günlerden yirmi beşin öyküsüdür.
Şimdi son sayfasına akmaktadır Karadeniz
/var mısın onu arka mahalleden gün ışığına çıkarmaya.../
okuduğum ender şiilerden bi tanesiydi..günün şiiri bence..prefesyonelce yazılmış.. haksızlık etmişler bu şiire..
kutlarım mine hanım çok beğendim..👍😙
Şu bir gerçek ki Mine Hanım şiir dilini çok iyi biliyor. Özgün imgeleri var. Son dönem kadın şairlerimiz bence en başarılılarından.
Güzel bir şiir okudum. teşekkürler şaire ve şiirine
Gönlüne yüreğine sağlık
saygıyla sevgile kal bayramın kutlu olsun Mine hanım.👍👍
şiir okudum...emeğine sağlık..tebriklerrrrrrr👍👍👍