Sevgiliden Cansever'in Masasına

:::

ve

Dicle'ye vururken dağların gölgesi

yansırdı damarlarında

ülkeme çakılmış

kalın ve kocamış mıhların

hukuka açlık ve susamışlığı

Fırat küser

Kızılırmak coşardı

Sakarya Menderes'ten hallice

:::

g/özüme kaçtı sevgili bir kere

g/özüme kaçtı

insanların çelimsiz manzaraları 

bu yüzden çapaklıdır kaz ayaklarım

önüm şeytan

ardım tanrı

s/aklanmayan insanlık gebe

ihanetin ebeliğine

bir tarafta

düğümlenmiş aynalar 

ve rast makamında

surlarla çevrili adalarla sular

bir tarafta

göğsünü gere gere semiren

timsah gözyaşılı soytarılarla

kıçı başı oynayan şaklabanlar ordusu

ortada

t a m 

or ta da

sen ben biz

etrafımızda

sen ben biz 

gibi görünen

onlar

hala fink atmakta

zeytinyağı misali aramıza sızmış

sarık ve apış arası simsarları

bir ellerinde katledilmiş zeytin dalı

Ki

eksik olmaz dergahlarından

anaların körpe kuzucukları

karanlık yerleştikçe göğe

ninni söyler

çığlık ürpertileri

sağ kulağına meleklerin

az ötede

aç gözlü bir kedi

tavşana masal mırıldanır

patisinde sırtlan tırnağı

...

ne kadar 

kaçırırsam 

kaçırmayım 

aklımla bakışlarımı

biliyorum

oradalar

oradalar işte

işte şurada sevgili

işte şuradalar

bak 

görüyor musun

kurulmuş locaya

Hamlet seyreder gibi seyrediyorlar 

oldurmak

ya da 

oll durrr mamak diyor

şeytan

işte bütün mesele bu

(Az önce almış gusül abdestini, belli... Huyudur kandırmak suyu... Gece/kondu dudaklarında kan şerbetli haz...)

şaryo şahlanır sonra

zum yapar kameralar

dişlerinin arasında

kürdanla sıyırdığı

çocuk uzuvları

geviş getirerek 

sırıtır savaş tellalları

göbek taşında kirleri

alkış tutun 

derdi 

derdi 

erk olmak olan

ölü sevicileri

varın alkış tutun şimdi

...

ah günahkâr tanrı ah

bakışlarında şarap tadı

kayığa sermiş ay'ı

pürüzsüz teninde yıldızlar

ve

gri bir bulut

taşır da taşır yaşlı ormanları

nasıl da keyfi yerinde

nasıl da

sağına almış kehribar ufku

soluna kondurmuş tanrıçaların en şuhunu

nasıl da geriniyor uslu uslu

....... 

g/özümden taştı sevgili bir kere

g/özümden taştı

memleketin insan manzaraları

şeytan diyor ki

kurulup Cansever'in masasına cümbür cemaat

masa da masa haa demeli

kırmalı cinayet saatini sonra

ne vapurlar vurulmalı

ne atlar ne çocuklar

ne Nazlıcan ne Bahtiyar

susmalı sirenler

yıkılmalı barikatlar

rakı şişesinde balık olabilmeli mesela

ya da göğe bakabilmeli doyasıya

hazır hava bedava güneş bedavayken

gözlerini kapatıp dinleyebilmeli İstanbul'u

Mihriban'a

Mona Rosa'ya

yahut Üvercinka'ya aşık olabilmeli insan

her defasında

yapıp mutluluğun resmini

kimse yanmadan

tek 

ve 

hür 

ağaç gibi yaşayabilmeli

ya da 

herkesin unuttuğu

ceviz ağacı gibi

Gülhane parkında

.....

bakma sen ateşli sözlerime sevgili

korkma

sen yanımdayken

çekmem kılıcını isyanın 

zaten

sen varsan 

durulur

savaştan dönmüş

kanı üstünde pusat gibi

pusarım dizlerine

hem bak

koynunda türkülerle

nasıl da kızışır gece

nasıl da ilişir tenim tenine

bıyığımdan taşan alevler

göğüslerinde süte durmuş bebe sessizliği 

kulağımıza çalınır az öteden

sevginin zafer türküleri

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

ersin başeğmez / uğur arslan

İzmir / 05 Nisan 2022 > 02:20 / İstanbul

çaysız_şekersiz ve bademsiz / uykusuz_kalemsiz ve denizsiz

Okuma nezaketi gösterdiğiniz şiirin fikir babası ve baş mimarı sevgili dostum Ersin Başeğmez'e eşsiz katkıları ve bana göstermiş olduğu sabır ile uyumuna çok teşekkür ediyorum.