Sevginin Gizli Mabedi / Gözlerin Sevişmesi

Geçmişin derin izleri bırakmaz peşimizi
her defasında kalın duvarlar örülmüş gibi
çıkar karşımıza
ve değdikçe tenimize
kanar durur yüreğimiz
gözlerimiz ise
gülümseyen yüzlerimizi sanık gösterir gibi
acının demlenen suyu gibi
akar durur derinden derine.

Mahkeme kurulur
koltuklar sayılı
tanıklar yeminli
biat edercesine örtüyor yalanları
ya da savuruyor görmek istemediğimiz
ama aslında yokluğu yürek burkan
ne varsa gider durmaz akan nehirlerden.

Ne sanmıştık
ya da ne sevmiştik biz
bir parça masumiyet mi
yoksa azgın dalgalarla
kıyılarımızı kamçılayan gurbet şarkılarını mı
neydi bize engel olan
neydi bizi suskunluğa iten
bir zamanlar
dalgalar ile masumiyeti kamçılayan deniz iken
nasıl olduk durgun menderes gibi
yalnızlık nehri

İkiz yıldızlar geliyor kimi zaman aklıma
ve gülümsüyor gamzelerim
ağlamaya başlıyor gözlerim
öylesine yalnız
öylesine hasret iki yıldızın
bir galaksi içerisinde
dönüp dururken
birbirlerini seyredişleri geliyor
gözlerimin önüne ve çılgın aşıklar gibi
sevgiyi gösterircesine
gurbetin figanını haykırıyorlar
pas tutmus kalplerin kulaklarına.

Her başlangıcın bir sonunda gelen
yenilikler gibi sarıp sarmalamaz mı
her cümlenin başını
duyulmaz dediğimiz acılarımızı
duymaz mı Tanrı ya da göğün sakinleri
bataklığın halkına seslenmez mi
sessiz bir melodi tınısında anlatmaz mı
olan biten ne varsa
çamuru içinde açan papatyalara
beyaz taçlar kirlenir sanılmışsa da
aslında tek bir yağmur tanesiyle
temizlenmez mi geçmişin bize yaşattırdığı
her neyse alıp götürmez mi
mazinin gümüş kilitli sandığına
açılmaz mı altın anahtarlar ile
elmas taşlarla süslenmiş umudun
mavi tonundaki sır kutuları
ve keşfedilenin sevgi olduğu
sırların arkasında saklanan ilahi kelimenin
sevmekten geldiği görülmez mi
gözlerden akan her kar tanesi beyazlığında
gelen yaşların derininde.

Peki neydi bizi alıkoyan düşünce
ya da bizi bizden uzaklaştırıpta
tenimizi yaralamaya sebep olan
duvarlara çarptıran neydi
şüphe miydi yüreğimizde
sakince ama kasvetli bir rüzgarın
yalanlarla dolu iki yüzlü esişiyle gelen
dokunuşları mı yoksa bilinmezliğin
sancılı doğumlarına tanıklık eden
kara taşlı kuyular mıydı
doğan ise çölün sert mevsiminde
kaktüs dikenleri arasında büyüyen
bitki örtüsüydü
bize mutluluğumuzda
sabah gibi güneşin en kasvetli sıcaklığı
ama mutsuzluğumuzda
gecenin en soğuk kış saatlerinden bile
acı ve hüzün dolu yakarışlar barındıran
geçmek bilmez zaman misali gibiydi.

Her merhaba deyişimizde
veyahut iyi ki varsın söylemlerimizde
bizi yanıltmaya iten
hüsrana uğratmak için
acının tanıklığını etmiş
kuru meşe ağacından yapılmış bir direkte
bağlı köleye vurulan siyah tonunda
kamçı gibiydi hayatın olmaması gereken
her gidiş ve her bitiş
çünkü gidişlerin hepsinde
yok muydu bir ağlayış
ya da bir yakarış kopmaz mıydı
duyulmayan iç sesimizin
figan dolu haykırışları.

Evet bir sanık bir de tanık gibi duruyordu
zamanın durdurak bilmez akan kumların arasında
iki ruh iki beden ikiz yıldız gibi
evrenin herhangi bir köşesinde
herşeye rağmen asılı durup
boşluklarda sarhoş gezginler gibi dolaşan
ve ne olursa olsun
birbirlerine bakmaktan bıkmak bilmeyip
mesafelerin yalnızlığına aldırış etmeden
gözlerle sevişler dudaklarda ise
sevgiyi haykırmaya hazır volkan gibi
aşkın saf halinde birbirine yaklaşan
çünkü tenlerin birleşmesinde
saklıdır hayvani duygular
ama asıl sevgi gözlerin sevişmesindedir
çılgınlar gibi sevdiğini haykırır gözler
tek duyan ise ruhun en duru halidir
ve orada saklıdır
sevginin gizli mabedi.

05 Ocak 2016 147 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (5)
  • 4 yıl önce

    sevginin gizli mabedi.tebriklerimle

  • 8 yıl önce

    😊😊😊😅😅😅 teşekkür ederimm.. yorumlar her daim beni sevindirmiştir çok teşekkür ederim

  • 8 yıl önce

    Güzel bir şiir.

    Kutlarım...

    👑

  • 8 yıl önce

    Çok doğru demiş şair

    duyguların saklanamadığı tek yerdir gözlerimiz

    fark edenler için ne çok şey anlatır hele ki sevdada

    Tebrikler kalemeud83eudd20ud83eudd20

  • 8 yıl önce

    Gerçek sevgi gözlerin sevişmesinde saklıdır....