Şeyh Uçmaz Mürid Uçurur

Şeyh Uçmaz Mürid Uçurur


Tevhid’i yola girmek hayır demekle başlar
Batılı reddetmeden hakikat bulunmazki
Yaradanı zikreder bütün dağlar ve taşlar
Hakka boyun eğmeden mü’min kul olunmazki.


Rabbimiz uyarıyor bana kulluk ediniz
İlahlar edinerek bana ortak koşmayın
Nefsinize uymayın doğru yoldan gidiniz
Allah kulunu sever haddinizi aşmayın.


Dinleyin bak ne demiş o sevgili Peygamber
Kızım sakın güvenme babam Peygamber diye
Her nefis hesabını yalnız kendisi öder
Her kulun işlediği yalnız kendi nefsine.


Şanı yüce Rabbimiz benden isteyin derken
Aciz bir varlık olan şeyhden istemek niye ?
Şah damarından yakın Hakka sığınmak varken
Kendinize aracı bir kul aramak niye ?


Gelin Allah diyerek Hakka boyun eğelim
Şefaat Allah’tandır başka kapı arama
Kendimize gelerek Hak yoluna girelim
Başka kapı aramak merhem olmaz yarana .


Niyetimiz uyarmak niçin şerre yorarsın ?
Birazcık düşünerek doğru yolu bulsana
Yapılan bir hatada niçin ayak dirersin ?
Biz senin kardeşiniz ne olur anlasana.
26 Şubat 2023

27 Şubat 2023 480 şiiri var.
Yorumlar (4)
  • 14 ay önce

    'Zamanın birinde bir şeyh varmış. Şeyhin çok safi ve samimi bir müridi varmış. Namazları birlikte kılar, yemeği birlikte yer, elhasıl her şeyi birlikte yaparlarmış. Bir gün bu safi ve samimi mürit, şeyhine demiş ki: -efendim, ben tek başımayım. Yalnızlıktan çok sıkıldım. Lütfen bir keramet gösterinizde etrafımız kalabalıklaşsın, müritleriniz çoğalsın, cemaatimiz artsın.

    Şeyh, bu saf müridine cemaat kalabalıklaşıp müritler çoğalınca eski muhabbeti bulamayacağını, kendisine ayrılan sürenin oldukça azalacağını anlatmaya çalışsa da müridini ikna edememiş. Pekiyi evladım diyerek bir gün yolda gördüğü bir kalabalığın gözleri önünde bir serçe gelmiş mürşidin eline konmuş.

    Mürşit tutmuş serçeyi ve bacaklarından ikiye ayırıvermiş. Bunu gören ahali “Aaaaaaaaaa” diye kızgınlıkla nida etmiş. Mürşit ise nidalara aldırmadan sakince, birleştirivermiş iki parça halindeki serçeyi ve açmış elini uçuvermiş serçeyi havaya. Bu duruma şahit olanlar bu sefer “Aaaaaaaa” diye şaşkınlık nidası çekmişler ve ağızları açık baka kalmışlar. Akşama kadar da olayı her gördüklerine anlatmışlar.

    Tabi bunu gören kalabalık şeyhin peşine takılmış. Şeyh bir anda meşhur olmuş. Artık çok kalabalık bir dinleyici kitlesi oluşmuş. Namazda cemaat sokaklara taşar olmuş. Günler aylar böyle giderken, bizim saf ve safi meşrep mürit şeyhine bir türlü ulaşamıyormuş. Çünkü kalabalık yüzünden ulaşması imkânsızmış. Şeyhin etrafı yeni ve keramet hayranı müritlerle örülmüş. Bizim saf ve safi mürit bu kalabalığı yarıp şeyhine ulaşamıyormuş.

    Bir gün kan ter içinde bir şekilde şeyhine ulaşmış, yalvararak: -efendim, ben hata etmişim, eski günlerimizi özledim. Meğer sizinle birlikte olmak ne büyük nimetmiş. Ben bunu idrak edememişim. Ne olur bir keramet gösterinde bu kalabalık dağılsın, eski günlerimize geri dönelim demiş.

    Şeyh bu samimi ve safi ve pişman müridinin isteğini kırmamış. Peki, evladım demiş. Bir gün namaz vaktinde imamlık yapmak için mihraba doğru giderken önceden koltuğunun altına sakladığı içi hava dolu bir şeyi koluyla bastırarak, zart-zurt sesler çıkarmış. Cemaat şaşırarak: -bu ne biçim şeyh, milletin gözleri önünde abdest kaçırıyor, hem de abdestsiz namaz kıldırmaya gidiyor, diyerek şeyhi terk etmişler. Saf ve safi mürit şeyhiyle yine baş başa kalmış. -efendim bu olanların hikmeti nedir diye sormuş: Şeyh gülümseyerek: -evladım tükürükle gelen, üfürükle gider, bu kadar basit demiş.' (Alıntı)

    Tasavvuf konusunda ehlinin de mustarip olduğu tartışmalı çok fazla konu mevcuttur. İlim-irfan yeterliği, mürit-mürşit ilişkileri, ehliyet ve liyakat durumları gibi çok sayıda konu tartışılmaktadır. Bu nedenle ehli tarikin toptancı bir yaklaşımla hepsini aynı kefeye koymak insafsızlık olur.

    İnsanlar yaratıcısı tanımak, nefislerini terbiye etmek arzusunu hep taşımışlardır ve bundan sonra da taşıyacaklardır. Zaman zaman tarikatın veya cemaatin en üst noktasında olan kişilerin alçak ve hain FETÖ örneğinde olduğu gibi alçaklık ve sapkınlıkları söz konusu olmakta, toplumun gündemine gelmektedir. Bazense müritler bazı kötü alışkanlıklarına tövbe edip sahip oldukları çok zayıf dini bilgileri ile ilk kez İslam'ın insana kazandırdığı güzellikler ile karşılaşınca, bu güzellikleri veren Yüce Allah'a (CC) dua ve şükür etmek, Rabbin şanını yüceltmek yerine; ne yazık ki şeyhlerini övme cihetine başvurmakta ve şiirdeki ifadesi ile şeyhlerini gökyüzünde uçurtmaktadırlar. Ne denir. Allah hepimize hidayet versin.

    Kalemine sağlık Kul Hayrullah üstadım. Allah'a emanet ol.

    Seğmenoğlu

  • 14 ay önce

    Sadece Allah'a muhtacız; o bize şah damarımızdan daha yakındır. "İnsanlar size karşı toplandılar, onlara derin saygı duyun." diyenlerin sözleri, onların imanlarını daha da artırdı: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. " dediler. (Ali İmran suresi 173. ayet) İhlâs dolu yürek sesinizi gönülden kutluyorum tebrikler üstâdım. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.