Sisli Bir Akşamdı

Sisli bir akşamdı
Barut kokuyordu hain havada
Sokaklarda aylak dolaşan üç beş çakal
Duvarlarda eskimiş sloganlar
Perdeleri kapanmış evler
Bir kurşun sesi bozuyordu oyunu
Bir kurşun deliyordu uykumuzu
Polisler sert adımlarla koşuyordu
Polisler nedense hep bizi buluyordu






Sisli bir akşamdı
Matbaaların mürekkebinden
Aynı silahtan ölenleri yazıyordu
Kızıl tugaylar ve turan sevdalıları
Bir namlunun ucunda buluşmuşlardı
Artık çocuklar marşlarla büyüyordu
Hepsi de vatanı kurtaracaklardı
Hepsi de ölümün hanesine yazılmışlardı
İhtilal olgunlaşırken analar ağlıyordu






Sisli bir akşamdı
Bir gece ansızın kesildi sesler
Zindanlar doldu ardından
Sahneden çekilince figüranlar
Ortada kaldı aldatılanlar
Unutulup tekrar sahneye konulana kadar
Bir neslin değişmesi beklendi
Sonra kol kola girerek gülümsediler
Aynı delikten defalarca ısırıldık
Aynı delilikti delikanlı ayakları






Sisli bir akşamdı
Tıpkı bu günler gibi karanlıktı her yer
Niyet okuyucular ve metafizik müneccimler
Herkesin bildiği kehanetleri söylediler
Urganın ucuna asılan kalbimiz
Ha kırıldı ha kırılacaktı
Kapı aralandı hafifçe ardından
?Baba ihtilal olmuş!? dedi bir çocuk
Hep beraber marşlar söylendi
Yaslı gittim şen geldim...






Sisli bir akşamdı
İsli bir yalnızlık çökmüşken üstümüze
Fırtınanın az öncesiydi
Eller tetikte, gözler kirişteydi
Yine aynı lanet senaryo
Yine aynı lanet filmin perdesinde
Altı bin şehit verdik yazıyordu toprağa
Ha bire sala verilirken üstümüze







Sisli bir akşamdı
Anne elimi bırakma olur mu?
Korkmuyorum...
Üşüyorum...













Zekeriya EFİLOĞLU
24.05.2008
Gaziantep