Sofistike Yalnızlık
Zemheri açık yaralarımın boynuna sarıldığında
Yeşilin bütün tonları küf tuttu bahçemde
Sevinçlerimin mezar taşları ile saçlarımı
Gözlerinin rengine boyadım
Siyah perdeler çektim gözlerimin nuruna
Dikenli teller taktığım buklelerime dokunan ellerin kanı
Toprağıma düşen ilk cemre oldu
Polis arabalarıyla götürdüler umutlarımızı
Soğuk ve nemli odalarda dayak yedi hissiyatım
Yokluğunun acısından sesimi çıkaramadım
Yetim mahlaslar örttüm üstüme
Bedenimdeki böğürtlen rengi morlukları öpmeni istemedim
İzmarit renkli tenlerin lejyon sevişmelerinde yandı
İki kürek kemiğimin ortasındaki totem
Sofistike yalnızlığın koynunda eskirken ruhum
Dilimin üstünde yatan çıplak sır ile yedi günah bağladım
Soruyorum sana!
Yüzündeki paravan gülümsemenin
Arkasındaki kin değil miydi
Mayalanmış öfkenin uçkuruna ölümümü bağlayan?
Paslı makaslar keserken mutluluk ihtimallerimin entarilerini
Ruhuma teyellenen yalnızlık sarıyor organlarımı
Altın dişli kadınların kocaman elleriyle hiç usanmadan
Kollarımdan tutup hergün attıkları boşluktan
İhtiyar tebessümle çıkmaya çalışmaktan yoruldum
Bırak artık yel değirmenleriyle savaşmayı
Peri bacalarına saklanmış hediyeler gibi dön bana
Eksilen yanlarımızın karanlığında
Bildiğimiz inançla birbirimize tevafuk olalım istiyorum.
Bırak artık yel değirmenleriyle savaşmayı Peri bacalarına saklanmış hediyeler gibi dön bana Eksilen yanlarımızın karanlığında Bildiğimiz inançla birbirimize tevafuk olalım istiyorum.
yüreğinize sağlık şaire...
yine çok güzel bir şiir olmuş kaleminize sağlık..👍