Sonbahar Celseleri
Kırlangıçlar küstüler yuvalarına zamanla 
Anlatılmıyor hüzün birikintilerine 
Aşk kokusunu yitirmiş toprağın grisi 
Neden mutsuz 
Neden ayrılık tonunda denizin gizli mavisi
Anlamsız 
Dilsiz 
Seyyar merhabalar kalabalık
Ardı sıra kalkan vapurlar yalnızlık
Şehir neden omuzlarında insanın bir yük 
Sorulmuyor uzun yollara, neden
Anılarıyla kaçar insan sırtını mutluluğa dönüp
Anımsaması zor 
Fotoğraf karelerinde uzanan 
Canlı renkler kadarken sokak lambaları
Sorulmuyor çıkmazlara, neden diyeler 
Anlatması çok güç
Geri dönmek zorunluluğunda mı insan duvarlarına
Soğuk iki büklüm mısralarına 
Şair ayazıyla yanarken loş şiirler ruh ikindilerinde
Gece kalkan cenazeyken ten
İnsan unutmak için de aldatır mı kendini bazen
Yutkunması zor 
Çatırdayan umut çatılarının altında kalmıyor 
Hiçbir sürgün
Gözlerinin feri bildiğin 
Bildiğin derinliğin yankısının susması
Şehre uğramayan bir şafak neşesi misalidir
O ilk an, o ilk tutkular 
Örselenenince sevda çiçekleri 
Usta bir tiyatrocu misali tebessüm eder 
Solgundur aslında tüm sahneler
Oyun devam etse de bir gün çaresizce biter 
Al/kışı yoktur ömrün
İki ayrı esintidir yitirilenler
Birbirine sağır kalan odalar misali
Yıllanmış şarap tadıyla sarhoş eder insanı eylül
Ayık kalması zordur, neden diye soramazsın
Kilitlidir ölüm
Sancılıdır sonbahar celseleri
Ayrılığa bir bütün
Aşk iki ayrı yoldur
İki ayrı gün
