Su
Hiçbir ses duyulmazken,
boşluğun tam ortasında
kırılmaya hazır bir cümle gibi bekledim.
Adının ağzımda nefes oluşuna tutundum;
dilimin ucunda patlayan bazen,
bir suyu içmek gibi saf kokan bazen...
Adını, peygamberini bulamamış
bir ayetin kutsallığıyla söyledim durdum
boşluğun şarkısında…
Suyun altında yıllarca saklanmış bir ses
bir gece gelip
dilin ucunda çatladı.
Ben işte
o çatlağın içine düştüm.
Bir adım yoktu.
Çünkü bazı isimler
zaten hiçbir yere konmaz.
Düşersin.
Göğsünün tam ortasına
bir ses,
kırık bir yankı gibi yerleşir.
Ve herkes
sana başka bir boşluk bırakır.
Ben en çok
uzak bozkırlarda
güneşin altında
unutulmuş ağaçların gölgesine
benzeyen şeyleri sevdim.
Bir sandalye altı,
paslı bir anahtar deliği,
çamaşır ipinde unutulan eski bir çocuk yüzü.
Ve kelimeler…
Onlar hep içime
boğulmuş bir böceğin gövdesi gibi yapıştı.
Söylediğim her şey
benden önce çürüyordu.
Zamanın,
uğultulu bir merdiven boşluğundan sarktığını gördüm.
Hiçbir saat
kendini o derinliğe bırakmaz.
O yüzden hep aynı kaldım,
bıraktığın evrenin
parçalanmamış bilinmezliğinde.
aşkı,
çöküşten başka
bir şekle büründüremedim
o yüzden.
Aşk,
şehrin sokakları kadar kirlidir çünkü.
Ve bazı geceler
kalbinin içinden geçip giden
adı olmayan hayvanlar gibi vahşi.
Sen hiç
aynı anda üç aynada
yüzünün üç ayrı yarasını gördün mü?
Ben orada yaşadım.
Kimin yarası daha sessiz diye
birbirine yaslanıp unutmuş
çatlak cam yüzeylerinde.
Uzun uzun seyrettim hayatı
ve seni.
Kalbim bir ilkokulun çıkış zili değil,
sevinçle dağıtsın kendini.
Bazen bir su borusunun içini dinleyen
kedinin suskunluğudur olsa olsa.
Bazen
kalbinden eksik çıkan bir nefesin
duvara çarpıp şekilsiz kalması.
Kendimden gittiğim
ve sana uzandığım her gece,
dilimde taş tozu,
ellerimde ağrısını öpen
rüzgarın izi ve saçlarına
uzayıp dokunan o esintinin
heyecanı…
Bir kelimeyi tam söylerken
düşüp kırılan bir çocukluk kokusu.
Sana bunu anlatamam.
Çünkü bazı şeyler
anlatıldığında
kendini öldürüyor.
Belki de ölmesi gerekiyordur anlatıların. Yeni sözler bulmak gerekiyordur ve belki de...Şehir şehir, sokak sokak dolaşıp kaybettiklerimizi aramak, aşkın o en saf halini bulup mısralara taşımak gerekiyordur, bilemedim. Okurken iklimine çekti şiir. En içten tebriklerimle.