Suçlu Ana
Eşiği önünde
ağlayan bebek sesi
duyulmadığı sürece,
yetimhane kapısı
aylardır açılmaz...
İçerde olup-bitenleri
kimse umursamaz,
umursayan ise
genellikle anlamaz...
Eşiği ardında -
sessiz hıçkırıklar,
dinmeyen acılar,
sonsuz boşluklar...
Sevgiye aç,
kuru ekmek kemiren
çürümüş dişler,
durmadan yemekle
doymayan,
huzur bulmayan
az beslenmiş
yürekler...
Unutulmuş cocuklar...
Küçücük kalpleri
hüznü çarpar göğüslerine
sancı akıtarak
körpe damarlara...
Bekleyiş hiç sönmez
geniş kalmış gözlerinde,
masum gönüllerine
sebebsiz suç hissini
acımasızca batırarak...
'Annem beni
niye sevmemiş?
Niye bırakmış?
Babam bile durdurmamış,
öyle mi?
Okadar kötüyüm
demek ki,
kimse beni istememiş...
Kime ne ettim ki?'
Cevapsız kalmış
soruları hiç bitmez,
acıları bitmediği gibi...
Gözyaşı çoktan bitmiş
bekleyiş-renkli gözlerde...
Genişliğinden ancak anlarsın -
ki acısı dinmemiş...
Gençliğine varmadan
solmuş gençlik ışıkları,
karanlıkta kalmış
filizlenmiş umutları,
anlamsızlık sarmış
kurban hayatları...
_______________
Oysa uzaklarada
bir yerlerde belki
hicran kokan saçlarını
yolar bır ana...
Küçücük lokma bile
sokamaz belki ağzına...
Suyu yudumlayamaz belki
pişman, perişan
bir ana...
Evinde kocası,
başka cocukları,
rahatını sonunda
bulmuş anası,
yan bakmayan
komşuları,
bir eksiği olmayan
yeni hayatı
var belki,
ama...
evdeki aynaları
çarşafla örtülü belki...
Cam önünden geçerken
ayağına bakar,
başını çevirir,
kendine senelerdir
bakamaz belki
gönlü paramparça olan,
her gece ağlayan
suçlu bir ana...