Sükût-u Aşk
Aşk notalarının gönül piyanosuna dokunmasıyla başladı şarkımız...
Ezgisinde hasret, güftesinde tatlı bir vuslat ile yükseldi sesimiz,
Bülbülün güle ağardığı tan yerine bestelenmişti tüm hayatımız,
Kelimelerin kana büründüğü gün batımlarına bir doğuştu sevdamız...
Hiç yazılamamış hecesiz, sessiz kelimelerin gecesinde,
Kelebeğin son kanat çırpışında atılan bir çığlıktı yaşananlar...
Bülbülün kanının geceyi içmesi günün son deminde
Gülün yaprağında düşlerini soldurmasıydı elimde kalanlar...
Ve tek yapabildiğim...
Hayatın ölüm kokusunda yeniden doğmayı düşlemek,
Varlığın için değil yokluğunda seni sevmek,
Vuslatın uçurumundan düşüp de öleceğimi bilerek
Ölüme susamaktı benim sana kanatlanışım...
Soğuk fırtınalı kış gecelerinde yüreğimi baharlarla avutmak,
Sokakların ayazında mahzun bir bankta düşlerimi terk etmek,
Sisli gökyüzünde yıldızların ışığında seni bulmaya çalışmak,
Gözyaşlarımı çaresizliğin bulutlarına gizlemekti sükût-u aşkında...
tebrikler aslında bu şiire sadece sukut edip saygımızı göstermeliyiz ama kalemimize kilit vuramadığımız içi burdayız. gerçekten çok güzeldi 👍
hoşbuldum =)
hoşgeldiniz ailemize.... selamlar ve sevgiler👍👍