Sürgün
Bazen
Dökülür sığ nehirlere gözün
Ve ben
Koşarım gül yaprağı gibi sırılsıklam ardından
Çürürüm belki
Belki takılırım sazlıklara
Belki Ağustos'la öpüşürüm
Yakarak dudaklarımı
Dudaklarına düşerken düşüm
Belki dökülürüm Eylül misali
Kehribar sarısı
Sokağı çalan eski bir lambanın yamacına
Yanarım
Fikrimin öznesinde
Belamın kehanetinde vurarak karanlığı
Sürgün mahpuslara sürgünleşirim
Eski bir uçurtma misali takılırken şehir çınarlarına
Seni içerim şifa niyetine
Son yağmurlar ıslatırken kirpiklerimi
Ağlarım belki
Yoksunluğuna yoksulluğunun
İçerim o şişenin son şarabını
Kimsesiz kimsesiz
Çakıl taşlarına bölüp yazılmamış şiirleri
Türküleri çalarım
Gurbetinden
Yolumu döşerken kaldırımlara
'' Sürgün '' yaşamayan nereden bilebilir ki üstat kalem yürekle sözleşmiş yine..👍👍