Suskun Gidiş

Siyah bir yolculuğu yükledim sırtıma
karanlığa doğru giden bir serüven
Hangi yüne gittiğinin ne önemi var ?
bıraktım ya seni
siyah camın arka tarafında
Ben otuziki numaralı koltukta
bilinmeze yol alacağım
Sen İstanbul karasının koynunda kalacaksın.

Yan koltuk boş,boşluğa bilet almışım
Boşluğa yaslamışım omzumu
saçların düşer gibi yanaklarıma
sonra bir ses ''devam et kaptan''
yok olma anı saplanır yüreğime
intihar günleri ön koltukta
sol yanımda iki bayan yolcu
ne bakışlar sana benziyor,
nede nefes alışlar..
göz damarlarımda sıkışan yaşlar
en nihayetinde firar etti sonunda
kalemime yükledim akan damlaları
döküyor sayfalara kırmızı kan heceleri

Kaç saat daha yazmaya dayanır bu yürek
Kaç saat lugat parçalar beynimde uğuldayan tümceler
her geçtiğim yerlerde, ışık süzmeleri inerken göz uçlarıma
dahada uzaklaştığımın anlamı büyür içimde

''Oysa sen benim için bir dünya idin,
Şimdi gözle görülmeyecek kadar uzakta bir nokta kaldın
Ben ilerledikçe,
arkamda ufalan ve sonra kaybolan''

Yavaş yavaş varırken ayrığın farkına
gidişimin suskunluğu acıtır içimi
artçı depremler sarsar gözlerimi
yenilmemeliyim uykuya
varacağım her neresi ise
oraya kadar dayanmalı bu gözler
yazmalı bu kalem
susmamalı içimdeki heceler
suskun gidişime inat

Bir ara baktığımda cama
hiç hareket etmediğimizi sandım
sulietin öylece camın arka tarafında duruyordu
Gözlerimi gözlerine bırakarak
senli an'larda kaybuldum birden
sen ve ben
el ele beyaz bulutların üstünde
şarıl şarıl akan dere kenarında
kırmızıya bezenmiş gül bahçelerinde
uçcuz bucaksız kırlarda
papatyalar arasındayız
aşk şarkıları şakıyan
bülbüller uçuşuyor tepemizde
Kelebekler dans ede ede gidiyor önümüzde
Mutluluk çeşmeleri açmış vanolarını
kana kana mutluluk içiyoruz
içtikçe mutluluğun sarhoşluğuna eriyoruz
dudaklarımız kilitleniyor birbirine
ellerimiz asılı kalıyor parmak uçlarımızda
gözlerimiz güneşi kıskandırıyor parıltısı ile
ve sonra kara bir bulut çöküyor üstümüze
fırtına kopuyor aniden
dudaklarımdan çözülüyorsun
parmak uçlarımdan kopuyorsun
tutamıyorum seni
parlayan gözlerimiz karanlığa düşüyor
ve sen kayboluyorsun
ve bir ses ve sarsıntı
'' beyfendi; kötü bir düş gördünüz sanırım
terlemişsiniz su istermisiniz ''
gözlerimi araladığımda
otabüsün halen devam ettiğini farkettim
anladım ki ben seni
tek gerçekte değil,
düşlerde de kaybediyorum.

Tan yeri ağardıkça varlığın uzaklaşıyor,
yokluğun yaklaşıyor
Sensizlik düğümleniyor boğazıma
içimdeki umut zincileri tek tek kırılmaya başlıyor
ve hep o sorduğun soru dikiliyor karşıma
'' Bu suskun gidişin niye? ''
İçimde biriktirdiğim bunca cevaplar arasında
sorulan soruya bir cevap bulamıyorum
Düşünceler sarıyor hücrelerimi
iç çekişlerim parçalıyor yüreğimi
kızgın alev topları serpiliyor
yollar adım adım üstüme yürüyor
boşluklarıma boşluklar dolduruyor
kaçışlarım sırtımda yük
tutunacak dallarım eğik
dünyadan bileti kesilmiş
sanırım yanlızlığa yolculuk

Birgün olurda dönersem
anlatırım belki o zaman suskun gidişimi
şimdi sök at yüreğine sapladığın çivileri
biliyorum hemen geçmez izleri
ben seni yüreğimden azat ettim
sende isyanlarını içinden azat et
Aşk son perde oyununu oynadı
figüran kaldı yüreklerimiz
oyun bitti,perde kapandı,sahne dağıldı
Aşk pılını pırtını topladı çoktan
bize bıraktığı yırtık bir yaşam

Ozan Özdemir

22 Eylül 2009 103 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    ud83cudfbb Otello aşk bu işte. Aşk ayrılıkta bilinirmiş. Kaybetmekmiş sevdiğini o an aşk gelirmiş. Ozan Özdemir her satırı ayrı bir duygu yüklü şiir şiir kokuyor, duygular çağlıyor satırlarda ve biz ıslanıyoruz bir aşığın göz yaşlarında...