Tanrı Paradoksu
Kor kesilmiş bir direğe bağlanmışız
Ve yapraksız bir meşe ağacına
Ne çok yaşam var,tutunmaya gebe..
Tanrı’m
Bir yaşasak pahalıya mal olacağız
Ah kötüyüz!
Dünyayı yutmuşuz ..
Ölüm, bir iri sözcük değil henüz
Göz kapaklarımıza düştü ,kansız dişlerimiz
Adımlarımız ,cenaze alayı
Ağlamak insan işi..
Biz, ucuza ağlıyoruz
Ve dişlerimizde sabah
Derimizde gece
Korolardan gelen bir kuş
Bize acıyı ve sesi getirdi
Ağlamak insan işi...
Biz acının ortasında ıslık çalmayı öğrendik
Tanrı’m aramızda uzak iklimler
Biz ki bronz bildik yalnızlığımızı
Ne zaman Güneş batsa seni anarız
Aramızda dalgın ve ağır yüzler
Nereye baksak yolumuzu şaşırırız
Senin her yerde olma ihtimaline sarıldık
Öğrendik çamurlardan şiir yapmayı
Elllerimiz ilk defa güzel kirlenmişti
Biz ne zaman öleceğiz Tanrı’m
Ellerimizi bize bağışla!
Gör bak, ezgiler nasıl içre
İçip bitireceğiz aşkın şarabını
Bu bir sevme sanatı
Kaç gecemiz sular altında kaldı
Sonra gittik..
Çocuk olduk ve yine ağladık
Gülüş bir armağan gibi verilmez, dedi Tanrı
Birgün Tanrı ’ nın bize " iyi ki doğdunuz" dediğini düşündüm
İyi ama herkes eşit doğmaz ki
Olsun,
Mevzu pasta şuan
Dilek tutalım, hecelemeden
Küresel ısınma falan ..
Biz iyiyiz böyle
Tanrı’m
Tek dileğimiz var
Sen mutlu ol yeter!