Tuz ve Üveyik
Bir kuyruk, bir de gaga
Tuz, lav, öksürük, üveyik vakti
Çırpınan süt, belleksiz haz
Bütünü desek bi güvercinin mor canı
Çünkü kursağında düğümlenenleri
Anlatmaya gönlü yoktur hiçbir kanadın
Oysa özlemeyi düne ait bir hoşluktan saysak
Ruhumuza susuz bir yer edinecek belli ki
Hatta bütünü parsel parsel öğütmek kuş bakışı
En iyisi şöyle söylemek belki
Uzaktan çok uzaktan bakmak dünyaya
Bencil matematik biçimine uçmaktır
Ya da
Çok unutmuş birinin gündüzleyin
Öylesine bir anda saatine bakıp
Çok olmuş öleli bizim peder
Diye hafif bir şekerlemeye benzer içlenişidir
Gidene yorulmuyorum
Sanki onun için
Bir ihtimali kafama yerleştirip umut diye
Uzun uzun anlatan bir olasılık hesabını
Sezgi ihanetlerinin nezdinde
Sitemimle alt ettim
Özgesi olmayan cismani kelimenin
En çok ağlarken gelmesine ne denir?
Yaşama karşı fırında
On üç ekmeği tek tek
Elleri yanarak sayan biri gibi metindim
Bir koku gelir gibi gitti aklıma
Bir şarkı dinlemeklik yerim kaldı
Gökyüzü kararınca gerçeği görmek
Fildişi Sahili'nde bir gün geçirip
Sonrasında bozkırları düşlemekti
ve betonu her yer sen oldun diye suçlamak
İnsana özgü katı bir bilgelik keráheti
Gökyüzü bugün müydü?
Saksı kimin manzarası?
Çiçekmişim öyle dedi
Kımıltısız kalmalıyım öyleyse
Melekler göz kapaklarımdan
Vicdani redle öper mi?
Çünkü ben şekilsizliğin hasretiyle
Geometriyi kınıyorum
Bir de sebzeleri kılçığıyla birlikte
Taze fasülye õzelinde