üçç
yirmi yedi yılın tazeliği
ne çabuk geçmiş
bir günün yorgunluğuna sinmiş yüzünde
yeryüzünde
ukbada bir kavuşma mümkünse
söyle
genç bir baharın dizlerinde
dinlenmek istiyor ömrüm
içerden eserse rüzgar
söyle
penceremi ben kırmışım
keşke omuzlarıma bir gece koymasaydın
yıldızlarını sayıyordum
sabahı unuttum
unutmak senin kokunda açıyor
poyraz saçlarından eserse
söyle
tel tel ayettir tel tel günah
ben kederin kadar asil
sevincin kadar çocuğum
baktıkça ömrüm yaşını şaşırıyor
bir bıçak daha keskin olamazdı
çiçeğe dönüşmeseydi
anlat neden
acının zarafetini törpü yaptın yanaklarıma
ben haziranda bir çocuktum
unuttum
kokunun da hafızası var
yanından bile geçmeyen rüzgar
seni hatırlatıyor
bir sır ver bana: unutayım
yalan olsun
koynumda avutayım
ölüm gözlerinden mi doğar
yoksa ben mi orada ölecek yer ararım

