Uyu Diye Sevda
Uyku
keklik takımını bekleyen,
fakalanmış
bir kekliğin sesinde,
ihanetin ve adanmışlığın titrek sesinde...
Sewda! Kapat kulağını fakalanmış kekliğin sesine ve uyu,
ihanet eden sen değilsin.
uyku
avucunda jelibon,
elinde oyuncak poşeti tutmuş,
çocuğun gözlerinde,
yıkıntılardan,
depremden ürkmüş,
kapkara gözlerinde,
gülümsemeler gebe...
Sewda! gör yıkıntılar içindeki çocuğun kapkara gülümseyen gözlerini ve uyu.
sen gebe ettin o gülümsemeyi...
Uyku
Ruhumuzdaki sızıda,
Bir yağmur bekleriz yürümek için,
(yürümek anlamanın kaynağı,
yürümek kaybolmak )
kuruyan gözlerimize,
gözyaşı olsun diye değil,
baharda çiçek olan, meyve olsun diye yarınlara,
yoksa,
mezarda bahar yaşanır mı ki?
Sewda! nergizler ve bahar ne hoş olur sen uyursan,
mezarda dahi...
uyku,
yaratılmış evrende, secde eden dağlarımız,
bir toplu iğne kadar olmasada,
1000 evrenden büyük...
1000 evrenden büyük dağlarımızda
senin sesin,
yıldızlar kadar ışıltılı,
senin sesin,
pamuk şeker kadar yumuşak,
portakal çiçeği kadar kadifemsi,
senin sessin devrim kadar gerekli,
duymak istemeyen kulaklara..
sewda duy sesini ve uyu,
senin sessin onura secde durmuş dağlara bir ayet...
uyku
kaybetmişliğin geridönüşümmemesinde,
hangi inanamamazlıktasın ki,
hangi cehhenemiörtüyon ki,
uyuyamaktasın,
oysa
bir dal, bir serçe aramakta...
Sewda! yüreğinin bakışında bir serçe dallanmaz mı ki sen uyursan?
harladığın köz yüreklerde...
uyku
derin kaygılar biliyorum...
ama geçecek,
geçecek derin kaygılar, (inadımızın muradıyla)
yaşanılacak derin uykular,
bir kokuştu denilecek,
ve eklenilecek....
'sevgi' yaşantılara