Varlığına Geç Kalır Hayalim

Meğer hiçbirşeyinim senin
varlığına geç kalmış bir hayal
yokluğundan pay almış
üstü açık mezar...
hani önemsememekten değil de
alışamadığından unuttuğun bişey...
Çarşı, pazar tezgahlarının arasında
ağlayan, kimsesiz bir çocuk gibi
üzerinden geçse de gölgen
hiçbir şeyin oluverip o an
öylece çaresiz gözlerle bekleyen
kimsesizliğine değil, sensizliğe ağlayan
kimsesi sen bir çocuk...

bu gün bir başka
hiçbir şeyinim gibi hissettim
yine yok oluşunla doğan
beş yılımız gibi geçen bir gün
dahası
tüketildi iki nefes arasında
sen herşey iken
ve hiçbirşeyin olmakla yetinen ben...
duyulan
yalnızlık teranesi, yani benden...
vebal pazarı onca sene
çığırtkanlığıyla ünlü iki tüccar
sağ elim,
sol kalbim,
halı hazırda 'ah!' alacakları bekliyorlar
nasıl kalındıysa öyle sağ-salim...
nerden hesaplasan karsız bu
alış-veriş, aynı anda alış olsa da
hep, candan veriş...
Yaratılış hikmetine aykırı da
olsa durulmuyor bu devredişte
ilizyonistin ellerinde beklemek
gibi her an,
bir başka şekilde, başka yerde
tekrar diriliş...

ıssızlık mantrasının tekerrürü
dilden kalbe volta havasında
ve görünmezliğinin tecellisi
ola ki bir ateşten duysam sesini
ve yansam yine şimdiki gibi,
çiçekten az bi farkla,
sade, dikenliğinin tadına varmak,
Kader mi? Lanet mi?
bilinmiyor bizimkisi!
Oysa hiç!
kıyaslamadım biçbir şeyi
topraktanken sen ve taş yürekli,
payıma anka öykülenmesi
ateşten, hârdan, kül esintisi...
Hâr böyleyken, soğuk dirilişin
yok mu? ahh!!
hiçbir şeyinin dibinde yaratıyor beni.

hep unuttuğun ilk nota
ve senin ilk unuttuğun yer
keman tellerine dokunmadığın ilk yer,
ilk sus çığlığı bu
duymayarak başladığın tek ses,
kıvranışlarımın 'La' sesi,
La havle' den değil, bizzatıyla 'La' olan
hayır ile anlamlanan senin dilinde,
ve hayırlısı olsun niyetinden bi haber
bayağı reddiyesi terk olan 'Laa'...
... ki, her şarkıda
sırf tamamlamak için ezgilerini,
yaşamında sessizce bekleyen,
hiçbir şeyinim...
Lâl taşlı bir kolyenin,
yüreğinin üstünde durup,
anlatabildiği her şey işte...

bir bilsem,,
duysam lâl olmayan herhangi kahinden,
daha kaç dehri devirecek,
kaç nehire dökülecek küllerim?
kağıttan gemisini yüzdüren
minik ellerin arasında tekrar
kavuşmak ümidiyle, küllerini
cennet ırmaklarına savuran biri
Firdevs, tuba, adn dedikleri,
herhangisinde seni bulmak ümidi,
yani hiçbir kimse işte...
Ganj'dan salınsam yanına,
Nil'den uzak mı kalacak yine
Asi, asi b/akan gözlerine...
Daphne'nin eşizi, yitirme kendini,
hiç yere...
daha kaç cehennem gerekli
bitirmene beni bilemezsin,
tek avuçlarının yanında yaratılma isteğimi
bir sonraki bedende,
bağışlamıyor tanrı, kendi bilir ya!
ve bu halde sen bilirsin,, değişemem ya!

ah yüceler yücesi Yüce'm, sen de zerreyken
şubat ayazım, çözülmeyen bilmecem,
sen de hiçbir şeyinim...

Umman katresi teması, damlası tabanına sürter
ilk bakış-son bakış vaktinin denkliği
an'da kaybolan bir yenileşim, şimdi
tahammülün yok bilirim
hiçbir iblisine yenilmeyişim...
kesintisiz metronom tutuşu
her gününe bir ömrüm denk te
vuruyor hiç bilmediğin yerden,
meğer senin hiçbirşeyinim
varlığına geç kalır tanıklığım

sen herşeyim de belirirken,
sadece bilinmeyende belirmişim,
bilinmez işte,
Kader mi? Lanet mi?
varlığına geç kalmış bir hayal
yokluğundan pay almış
üstü açık mezar...
üstüne,
vazifeni,
üstlenmişim..


07/02/2014
Antakya

10 Şubat 2014 98 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar