Vaziyet

Kaç zaman
İliklerimizi donduran ayaza siper ettik göğsümüzü
Kaç zaman Ağustos güneşiyle soğuttuk yaralarımızı
Geceleri zifiri karanlığı çekerek ciğerlerimize
Soluk soluğa yaşadık
Ardımızda iz bırakmadan
Tükettik bilinmeze sürgün ömrümüzü

Şimdilerde
Yüzümüze tutulmuş bir aynadan geçiyoruz
Bize benzemeyen bir hayat var avuçlarımızda
Bir yanımız eylül ikindisinin solgunluğunda
Bir yanımız papatya sarısı
Mastar eklerinden umutlar türetip
Beklentilerimizden vazgeçerek belki de
Yaşa/mak fiiline bir kıvılcım dileniyoruz

Vaziyet şu ki...

Karanlığımız geniş
Yalnızlığımız muhakkak
Yolumuz uzun
Yükümüz ağır
Sevdamız muğlâk
Kavgamız kora kor dişe diş

Eksik yanlarımızca kovalanıyoruz ardımızdan
Bizim de peşi sıra koşuşturduklarımız var
Felek silindir misali ezip geçiyor
Ne kaçacak yanımız
Ne soluklanacak zamanımız var

Nihayet tenimize değince yağmur
Ve omzumuzda ağır yükü yaşanmış rezilliklerin
Çare olmaz derdimize ahlarımız vahlarımız
Kaç hayalden vazgeçmiştik oysa
Kaç hevesimizi terk etmiştik güve kemirmelerine
Anladık aslında ne çok şey yaşadığımızı henüz yaşlanmadan
Bir yara bırakmışız göğsümüzde açık ve derin
Taşınmaz mülk halini almış günahlarımız

Kapanmayacak yaralarımız mı umudumuzun yitmesine sebep
Yitik umudumuz mu yoksa göğsümüzü ağrıtan
Saçılmışız ipi kopmuş tespih taneleri gibi
Nedir bu savrukluğumuzun sebebi acep
Kime benzesek başkası olamıyoruz
Kendimizedir bütün dönüşler hep

12.05.2010

18 Kasım 2010 107 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar