Yalan Ve Şüphe
Hem sahte,
Hem kahpe,
İki şey var şu dünyada,
Biri yalan,
Diğeri mesnetsiz şüphe...
Ağızdaki yılan,
Kuzu kuzu yatmaz deliğinde,
Gezinir kıvrıla kıvrıla akıtır zehrini...
Öfke ve kindir.
Muhite yayılan.
İftira ağusuyla bayılan,
Zaman ilacıyla bulur belki derman.
Ya asılsız şüphenin,
İçip de zehrini, var mı hiç ayılan? .
Sokulur sinsi sinsi,
Yapışır bir gece yakana.
Uyuz eder adamı,
Aklına düşen o sebepsiz kaşıntı.
Görmez, hissedersin kımıldadıkça karanlıklarda.
Kene gibi emer kanını,
Semirir ur gibi şişer başın.
Bürünüp kara urbasına;
Can atar inmeye yüreğine....
Ve küf gibi yavaş yavaş,
İşler ciğerine dek.
Delmedik yer komaz ruhunda,
Matkap gibi mesnetsiz şüphe...
Nasıl öldürülecek,
Nasıl kesip kazınacak ki...
Evet, kıpırdar, yürür, büyür...
Canlıdır yani,
Hatta dokuz canlı...
Ama kansız etsizdir şüphe,
Dokuzunu da hançerlesen,
Dokuz doğurur da her darbede,
Doksan dokuz eder tek şüphe.
İstese de insan,
Evladı gibidir rezil.
Kıyıp gömemez tarihe.
Çünkü var edebildiği insanoğlunun yoktan,
Ancak iki şey var şu dünyada,
Birisi yalan,
Diğeri de mesnetsiz şüphe...