Yansın Bu Dünya

Bazı kırgınlıklar ne dilde başlar,

Ne dudakta biter…
Doğrudan kalpte doğar,
Ve hep orada kanar.

Hiç kimse görmez,
Ama insan içten içe yandığında
külleri sessizce birikmeye başlar.
Kimse ne kadar sustuğunu anlamaz.
Ne kadar çırpındığını…
Ne kadar sevip de vazgeçtiğini…

Yüzüne gülüp içinden ölenler var bu hayatta.
Ve bazıları sırf sevdiği için
kendini yok saymayı marifet sayıyor.
Kendinden vazgeçmeyi, sevgi zannediyor.
Kendini kaybetmeyi, sadakat sanıyor.

Sonra bir gün…
Bir cümle çöküyor insanın üstüne.
Ve o an fark ediyorsun,
sevgi bazen sadece bir yorgunluktur.
Bir ağırlık.
İnsanı içine çeken bir bataklık gibi.
Ne kadar çırpınırsan,
o kadar kaybolduğun…

İnsan bir kere sevilmedi mi…
Sonra gelen her şey geç kalmış oluyor.
Kalp, neyi ne zaman hissetmesi gerektiğini unutuyor.
Ve en kötüsü,
kendine bile yabancılaşıyor.

O yüzden…
Yansın bu dünya!
İçinde gerçek bir sevgi kalmamışsa,
içten bir “Aşk ” bile yoksa,
bir gözyaşının kıymeti bilinmiyorsa,
bir insanın içiyle oynanıyorsa…
Yansın bu dünya!
Sevginin bedeli hep “acı”ysa,
ve vefa sadece sözlerde kalıyorsa’
Bırak yanmayı…
küller bile şahit olmasın artık bu kadar yaraya.

Çünkü bazen insan;
sadece çok sevdiği için tükeniyor…
ve en sonunda,
kendi küllerinden bile vazgeçiyor.

Ve artık içindeki her şey,
birer birer susuyor.
Yalnızca gözlerin anlatıyor her şeyi.
Ama herkes bakıyor, hiç kimse görmüyor…

Bir gün oturup aynaya bile bakamayacak hâle geliyorsun.
Çünkü gözlerinde hâlâ bir bekleyiş var.
Kimi zaman, seni hiç sevmemiş birinin geri dönüşünü…
Kimi zaman, hiç gelmeyecek bir özrü…

İşte o zaman anlıyorsun:
Asıl acı, yalnızlık değilmiş.
Asıl acı, kalabalıkların içinde
hiçbir zaman fark edilmemekmiş…

Asıl acı ne biliyor musun?

Birini affetmek zorunda kalmak…
Defalarca kırılmışken, hâlâ “Belki değişir” diye beklemek.
Bir cümle uğruna, bütün bir hayatı susturmak.
Ve sonra…
Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışmak.

Asıl acı, ağlamayı bile unutmak.
Çünkü gözyaşı bir noktadan sonra kurur.
Duygular taşlaşır, kalp ise sadece atar… ama hissetmez.

Bir sabah uyanıyorsun ve içindeki her şey susmuş.
Güneş doğsa da, içini ısıtmıyor artık.
Kuşlar ötse de, sesleri seni uyandırmıyor.
İnsanlar gülüyor, konuşuyor, geçip gidiyor.
Ama sen…
O insanların arasında,
kendini mezar gibi sessiz hissediyorsun.

Ve sen, hayata küse küse büyümüşsün.
Kırıldıkça kabullenmiş,
unutuldukça susmuş,
sevildikçe değil, terk edildikçe olgunlaşmışsın.
İşte o yüzden yansın bu dünya.

Çünkü bu dünya,
yüzünde sahte bir gülümseme varsa iyisin sanır,
kalbindeki fırtınayı merak etmez bile.
Dayanabildiğin kadar değil,
belli etmediğin kadar güçlüsündür burada.
Ne kadar kırılmışsın umurlarında değil,
Yeter ki parçalarını toplamış gibi yap.

Ama kimse bilmiyor…
Güçlü görünenlerin
en sessiz çığlıkları attığını.
Kimse bilmiyor…
İçinde koca bir cenaze taşıyan insanların,
dışarıdan hâlâ yaşadığı sanıldığını…

12 Temmuz 2025 64 şiiri var.
Yorumlar