Yavuz Bülent Bakiler / Şaşırdım Kaldım Dediği Gülistanı Fatma

Bir vav otururdu fakültenin tam ortasına,

bir tavır bir cümleyle alfabeye zahmet buyururdu.


Nasılda solgundu elleri, nasılda çatlamış hisleri

bir beden büyüktü bir aşk hayallerine

yamalanmadı hiçbir kederi Yavuz Bülent Bakiler'in

sözcüklerden uykuları çalınırdı Fatma'yı düşledikçe

seyre dalardı aynalarda sinmiş suretine

geçmişten gelen bir yanılgıydı bu

kendini toplayamazdı sokak aralarından

ve hep kıyıya uzak kalırdı iki yakası

ahh Yavuz, boynu bükük sözcüklerin acemisi...


Sesini arardı bütün odalarında kalbinin,

zamanın askısına asılırdı utangaçlığı dar koridorlarda.


Acılarına bakardı bir balkon gölgesinden

payına düşerdi hesapta olmayan telaşe bir kavga

sağırdı bir kulağı diğer kulağına

tebessümü yaralanırdı yürüdüğü caddelerin

kırılgan bir sevda rüzgarına dokunurdu ezberi

en sevdiği şarkının tam ortasına takılırdı

titrek aşklar fısıldardı dudak uçlarına

el sallardı çocukluğunun tren vagonlarına

yanlış anlaşılmaların mührünü yüreğinin alnına alnına vururdu

merhem sürmezdi Fatmakâr ağrılarına...


Sır değildi beklentileri o vakitler

gençti, buğusuzdu kirpikleri aşka kanatlanmaya.


''Sen benim bahtımın yokuşlu sokağı,

sen beniim uzak kentimin ürkek senfonisi,

sen benim heyecanlandığım film karesi,

sen benim içinden bir türlü çıkamadığım halim,

sen benim yıldız yanınca ateşlenen gecelerim,

sen benim hep ilkbahara yenilgilerimdin.'' dedi geç kalmışlığına.

Öykülerine hayıflandı vazgeçişlerinin

kanatları hep uslanmaz bir güvercindi

müzmin harfler düşürdü satırlarca sayfalara

kitapların yamacından düştü haykırışları

ertelendi rengi bitaraf sevinçlerinin

bir aşk,

kendini eskitti eksilerek zamanda...


Yüzünde güneşi yitirmiş çocuklar gibi,

ses tonunda gezindi bir hatıra ağıtla..


Dünün hikâyesinde çarpıştı kelimeler

kahırlandı küskün duvarlara sitemler

çiçekleri açtı pencere kenarlarında hüznün

kırılgan pişmanlıklar dilinde ezbere durdu

şiirler büyüttü yetim özlemlerine Yavuz Bülent Bakiler

heyecanından kesildi çocuksu yanı

bir hira lazımdı dinlendirmek için soluğunu

ömrüne sığındı hecesiz anıların hıçkırır gibi

yaşamaktan saydı tüm karanlıkları

boğulduğu denizlerde ayyuka çıktı yaraları

kıyılar kör, dilsiz dalgalardı vedaları...


Günbatımlarını hep

kıymık batımlarına denk getirirdi

yaşamından çalınırdı eksilen yanı.


Kıstırılınca bir kaç satırbaşı notları

yara bere içinde geçerdi tüm kaybedişlerin ortasından

kendinden kendini çıkarırdı dudak payı

göğsüne gizlenirdi Fatma'ya inkarın

kayboluşlarını ve çekip gidişlerini yıkardı sularda

sabaha uğurlardı yüzünü

virgülleri yutkunur, anlamları kusar,

soru işaretlerini tavandan boşluğa asardı...


Masumiyete dururdu ikindi vakitlerinde,

ekmek bandırırdı gülüşlerine sevdikçe.


Hangi salıncağa sırtını yaslasa şımarırdı gökyüzü

hangi rüzgara ayaklarını uzatsa havaalanıydı

tebessümünü okşardı elleriyle Fatma'nın

bir bir kapıları açılırdı umudunun

içinde çırpınırdı büyüttüğü sızıları

gönlünün köprülerine sessiz salıncaklar kurardı

mendil sallardı geçmişine inanmışlığının

çiçeklerini sulardı göğsüne kurduğu bostanın

zaafına içli hatıralar dokunurdu

kayıtlıydı ömrüne yaşanmamışlıkları

düğüm düğüm hıçkırıktı geç kalınmışlıkları

omuzlarına ağırdı taşınmaz yorgunluğu

ve alnının yamaçlarından düştü yazgısı.


Burası ertelenmiş aşklar coğrafyasıydı oysa.

Burası, pişmanlıkların dönüşü olmayan mezarlığı.!


Saygıyla...


(4. Şiir Kitabım İLANİHÂYE'de yer alan 10 şair 10 kavuşamama hikayesinden biri olan ve geçtiğimiz günlerde Rahmeti Rahmana kavuşan üstad Yavuz Bülent Bakiler'e saygı,  özlem ve duâyla. )

09 Ekim 2025 333 şiiri var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (1)
  • 2 gün önce

    Gidiyor şairler sıra sıra, Şiirler boynu bükük ardı sıra. Allah rahmet eylesin. Emeğinize sağlık, çok güzeldi. kitabınızı da temin etmek isterim.