Yeryüzünün Infazı
Öğrendim ki bugün kısasla tanışma sırası benimmiş. Yaşam kitabımın son sayfasına geldiğimi senden öğrenemediğim için kırgınım*
bir iplik....
bir kader ...
bu kadere biçilmiş bir kılıf,
kılıfın içinde bir beden,
bedenin içinde büyükçe ,
bir kalp,
kalp küçük ellerle sarılmış,
uzun tırnaklı aykırı rujlu,
ellerle sarılmış,
kalbim içinde,
kaçtı kaçacak sanki:
adalet.
oysa cellatlar ülkesinde,
adalet yok.
umut ,inanç....
dört duvar var.
gökyüzü yok.
Her nasılsa bu lanetlenmiş hikaye değişti. Bedenim bir köşeye atılmadı, ama Evin Hapishanesi ve onun tek kişilik hücresine gömüldü, şimdi de mezarlığa benzeyen Şehr-e Ray hapishanesine. Ama kaderim buymuş, şikayet etme. Sen benden iyi bilirsin ki ölüm yaşamın sonu değildir*..
hücrem annem,
bedenimdeki hücre gibi,
hep karanlık,
mitokondri; gömülü küçük pencereye vuran gün ışığı,
golgi; sanki çok üşeniyorumda,
sanki oda çok büyükte,
bir kenarına yapılmış tuvalet.
üzülme annem,
belki bana layık görülen bu,
belki rujlu tırnaklarıma layık görülen bu,
üzülme annem
sen benden iyi biliyorsun ölüm yaşamın bir sonu değil.*
annem beni gömme toprağına,
hatıralarına göm.
siyahlarını giyme, güçlü ol.
beni rüzgar alsın götürsün*
bedenimi bağışla,
en azından onu anlara verme.
gerekirse yalvar ,
nasıl ki infazıma yalvardığın gibi,
başkalarına ver,
bir teşekkür, bir çiçek yeter bana.
Dünya bizi sevmedi. Kaderimi istemiyorum. Ve şimdi ölümü kucaklayarak buna bir son veriyorum. Çünkü Allah'ın mahkemesinden, beni sorgulayanlardan ben davacı olacağım. Hakimden; beni taciz etmekten geri durmayan Yüksek Mahkeme'nin hakimlerinden davacı olacağım.
*
yaratcının mahkemesinde,
onlar sanık biz ise davacıyız*
ve allah gösterecek adaletini....
*Reyhaneh Jabbar'inin annesine yazdığı mektuptan alınmıştır.